ANKARA - Beyin kanaması geçiren gazeteci Hüseyin Aykol, yoğun bakımda tutulurken, yıllardır sesini duyurduğu cezaevlerinden mektuplar ise gelmeye devam ediyor.
Hüseyin Aykol, yıllardır cezaevlerinin sessiz çığlığına kulak veren bir gazeteci. Aykol'un posta kutusuna düşen her zarf, duvarların ardındaki direniş ve ihlallerin tanıklığı oldu. Aykol her mektubu özenle açar, her cümleyi titizlikle okur, kimi zaman satır aralarındaki çaresizliği, kimi zaman da dimdik duran bir iradeyi cümlelerine taşırdı. Özetle cezaevlerindeki tutsakların dış dünyaya açılan önemli bir penceresiydi Aykol.
Ancak şimdi Hüseyin Aykol, Ankara’da bir hastane odasında, yoğun bakımda. 14 Ekim’de geçirdiği beyin kanamasının ardından entübe edildi, ardından akciğerlerinde enfeksiyon gelişti. Durumu ciddiyetini koruyor.
Edirne F Tipi Cezaevi’nden Tolga Arı, 27 Eylül tarihli mektubunda cezaevinde yaşanan hak ihlallerini anlattı. Arı, Barış ve Demokratik Toplum Süreci başlamış olsa da bu sürecin henüz cezaevlerine yansımadığını belirtiyor. Mektubunda, cezaevindeki baskıların ve ağır koşulların sürece rağmen hala devam ettiğine dikkat çekti.
Van Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde tutulan Yusuf Kenan Dinçöz ise 6 Ekim tarihinde Aykol’a gönderdiği mektupta, “Halkların yürekleri ve sesleri asla durdurulamaz, susturulamaz” diyerek Ağustos-Eylül aylarında yaşadıkları hak ihlallerini iletti.
‘ARKADAŞLARIMIZIN SAĞLIĞINA KASTEDİLİYOR’
Hastanelerde kelepçeli muayene dayatmasının devam ettiğini söyleyen Dinçöz, kelepçeli muayeneyi kabul etmedikleri için muayene olamadıklarını ve tedavi haklarının engellendiğini bildirdi. Bununla birlikte 8 yıldan fazladır (104) keyfi bir şekilde tek kişilik hücrelerde tutulan ve kendisinin de aralarına bulunduğu 5 tutsağın durumuna değinen Dinçöz, “Kendileriyle aynı statüde olan tutsaklar burada ve diğer infaz kurumlarının tamamında üç veya daha fazla kişilik hücre ve koğuşlarda tutuluyor. Onlar ise buraya getirildikleri günden bu yana tek kişilik hücrelerde tutularak cezalandırılıyorlar. 104 aydır sürdürülen bu özel cezalandırma ile Wernicke-Korsakoff, yüksek tansiyon, kalpte ritim bozukluğu ve migren gibi rahatsızlıkları bilinen arkadaşlarımız Yusuf Kenan Dinçöz, Talat Şanlı, Taner Korkmaz ve Murat Kaymaz’ın sağlıklarına da kastedilmektedir. Bu keyfiliğe son verilerek arkadaşlarımızın üç kişilik hücrelere alınmasını istiyoruz” dedi.
‘SAYI SINIRLAMASI KALDIRILSIN’
Kitap, dergi, gazete gibi sürekli ve süresiz yayınlardan yararlanma hakkı 5275 sayılı yer alan temel haklardan biri olmasına rağmen, kitap-yayın haklarının gasp edildiğini belirten Dinçöz, “Hakkında toplatılma kararı olmayan ve 62 maddenin konusu olan kitaplar yasaklanıyor. Dergi ve yayınlar ise önce 69. Maddenin konusu haline getiriliyor. Ardından da bu maddeye ilişkin yönetmelik maddesine (77/a) göre izleme tutulup, ‘kitap ve giyim eşyası değil’ denilerek verilmiyor. Hakkında toplatma kararı olmayan kitap, dergi ve yayınların verilmesini, kitaplar için getirilmiş sayı sınırlamasının kaldırılmasını istiyoruz” diye kaydetti.
‘HAK İHLALLERİ’
2007 yılında Adalet Bakanlığının 45/1 sayılı genelgesiyle mevzuatta yerini alan ‘Haftalık 10 saat sohbet hakkı’ uygulamasına uyulmadığını aktaran Dinçöz, Van Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde sohbet hakkının üç saat uygulandığı, salgından (pandemi) sonra da iki buçuk saate indirildiğini söyledi. Dinçöz, verilen disiplin cezalarına dikkat çekerek, Ağustos-Eylül aylarında kendisine 15, Murat Kaymaz’a ise 10 gün hücre cezası uygulandığı, bu süreler boyunca televizyonlarının alınıp havalandırılma haklarının bir saatle sınırlandırıldığını ve iletişim haklarını kullanamadıklarını bildirdi.
Tedavi hakları engellenmesiyle birlikte Talat Şanlı’yla beraber “Tedavi hakkımız engellenemez” sloganı attıklarını, bu yüzden haklarında disiplin soruşturması açıldığını bildiren Dinçöz, kendilerine birer ay ziyaret yasağı cezası verildiğini, bununla da kalmayıp cezaevinin savcılığa suç duyurusunda bulunarak dava açılmasını istediğini fakat savcılığın suç teşkil eden bir durum olmadığını belirttiğini söyledi.
Karşılaştıkları hak ihlallerini sıralayan Dinçöz, pandemi döneminde “salgın önlemi” olarak bir saate indirilen açık ve kapalı görüş sürelerinin birçok cezaevinde yeniden bir buçuk saate çıkarıldığını; ancak Van Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde hala bir saatle sınırlandırıldığını belirtti. Ayrıca hastane ve mahkeme sevklerine hala kemersiz ve saatsiz gitmeye zorlandıklarını, Evrensel, Yeni Yaşam ve Yeni Asya gazetelerine ise yıllardır abone olamadıklarını ifade etti. Abonelik işlemi yapılan gazetelerin ise ya çok geç saatte ya da ertesi gün teslim edildiğini aktardı.
Dinçöz, ağırlaştırılmış müebbet cezası alan Rabbena Hane’nin ise “kurum içi yönetmelik” gerekçesiyle yıllardır arkadaşlarıyla ortak sohbete çıkarılmadığını bildirdi.
MA / Deniz Karabudak