ANKARA - AKP’nin borca dayalı birikim rejiminin sürdürülemez olduğunu söyleyen iktisatçı Nilgün Erdem, neo-liberal politikalardan vazgeçilmedikçe kalıcı çözüm üretmenin mümkün olmayacağına dikkati çekti.
Türk Lirası, Dolar karşısında değer kaybına devam ederken ekonomik kriz giderek derinleşiyor. Döviz kurundaki artış halkın alım gücünü düşürdü. Ülkede yaşanan ekonomik kriz ve kur artışına tepki olarak sokaklara çıkan halk geçinemediğini belirterek iktidara istifa çağrısında bulunurken, ekonomistler krizin zirvesine çok az kaldığını işsizlikle beraber toplumsal patlamalar olacağını söylüyor.
Ankara Üniversitesi (AÜ) Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile ihraç edilen iktisatçı Yar. Doç. Dr. Nilgün Erdem, TL’nin dolar karşısında değer kaybetmesiyle birlikte yaşanan ekonomik krizi değerlendirdi. Erdem, Merkez Bankası’nda (MB) yaşanan görevden alımların ardından Maliye Bakanı’nın istifasının ekonomik krizin ne denli derinleştiğinin ve borca dayalı bir rejimin çıkmaza girdiğinin göstergesi olduğunu ifade etti.
SERMAYENİN DENETLENMEMESİ
AKP’nin iktidara geldiği günden beri bağlı olduğu neo-liberal iktisat politikalarının dış dünyayla bütünleşmiş olduğunu belirten Erdem, “Sermaye hareketlerinin denetlenmediği bir ortamda, içeride düşen faizler özellikle kur-faiz arbitrajından elde edilen yüksek kazançları tehdit ettiğinde, yabancıların spekülatif para hareketlerini engelleyemezsiniz” dedi.
Kur hareketinin engellenememesiyle, ulusal paranın hızla değer kaybettiğini ifade eden Erdem, “Bu süreçte dövizin değerlenmesiyle ülkeye yönelen yabancı sermaye, esas olarak ödemeler dengesinde ‘birleşme ve edinimler’ adı altında izlediğimiz ucuzlayan varlıkların yok pahasına el değiştirmesi olur. Bu durum kamu/özel kesim varlıkların mülkiyetinin yabancılara, özel uluslararası sermayeye geçmesi anlamına gelir” şeklinde ifade etti.
450 MİLYAR DOLAR DIŞ BORÇ
Uluslararası piyasalarla bütünleşmiş, serbest sermaye hareketliliği altında MB’nin faiz indirimlerini sürdürmesi halinde, kur artışlarının önüne geçilemeyeceğini ifade eden Erdem, faiz politikasının böylesi bir ortamda yatırım artışlarını, sermaye girişlerini ve dış dengeyi sağlayamayacağını belirtti. Erden şöyle devam etti: “Ekonominin dışa bağımlı yapısı altında, döviz kurlarındaki istikrarsızlık ve belirsizlik, düşük faizlerin yatırım, üretim ve istihdam üzerinde beklenen olumlu etkisini ortadan kaldırır. Dövizin değerlenmesi, bir yandan ihracatçı sektörlerde fiyat etkisiyle başlangıçta ihracat artışı yaratabilir, öte yandan pahalılaşan ithalatın düşmesine neden olabilir. İthalata bağımlı üretim yapısı içinde büyüme sürdürülse dahi bu ‘yoksullaştıran büyüme’ dir. Buna ilave olarak MB rezervlerinin satışı ile döviz kurlarındaki artışın önlendiği dönemde ucuz döviz ile özel kesim dış borçlarının bir kısmını ödemiştir. Özel kesim borçlarının bu şekilde kamu eliyle hafifletilmesine karşın, kamu kesiminin dış borç içindeki payı artmıştır. Yaklaşık 450 milyar dolar gibi ağır bir dış borç yükü olan Türkiye ekonomisinin bu yükü, döviz kuru istikrarsızlığı nedeniyle de ağırlaşmaktadır. Döviz piyasasındaki bu istikrarsızlığa bağlı olarak dış borç faiz ödemeleri de, cari işlemler dengesine olumsuz yansımaktadır. Bu nedenle de son iki aydır cari fazla veren ve rekabetçi kurla desteklendiği söylenen bu yapı sürdürülemez.”
NEO-LİBERAL POLİTİKALAR
Erdem, döviz kurundaki yükseliş ve bunun neden olduğu fiyat artışları nedeniyle sabit gelirli olanlar, işlerini kaybedenler, girdi maliyetlerini ve kredi borçlarını karşılayamayan köylüler ve çiftçiler olmak üzere bütün halk sınıflarının yoksullaşarak çok derin bir krize sürüklendiğini söyledi. Bölüşüme dair daha ayrıntılı verilere bakmak gerektiğini söyleyen Erdem, “Ancak son açıklanan milli gelir verilerinde, işgücü ödemelerinin cari fiyatlarla gayrisafi katma değer içerisindeki payı 2021 yılının ikinci çeyreğinde yüzde 32,7’den, üçüncü çeyrekte yüzde 29,8’e gerilemiştir. AKP’nin iktidara geldiği günden itibaren kimi ayrıksı uygulamaları olsa da sıkı sıkıya bağlı olduğu neo-liberal iktisat politikalarının ve bu çerçevede uygulanan borca-dayalı birikim rejiminin tıkandığı ve sürdürülemez olduğu bir kez daha açığa çıkmıştır. Döviz piyasalarında istikrarsızlık, yüksek ve giderek kalıcı hale gelen ağır işsizlik, ağır dış borç yapısı ve artan enflasyon gibi yapısal sorunlara neden olan neo-liberal politika vazgeçmedikçe kalıcı çözüm üretmek olası değildir. Bu uygulamalarla sürdürülemez” şeklinde konuştu.
İSTİHDAM POLİTİKALARI
Neo-liberal iktisat politikaları içerisinde çözüm üretmenin mümkün olamayacağına dikkati çeken Erdem, konuşmasını şu şekilde sürdürdü: “Kamunun öncülüğünde, iç tasarrufları destekleyerek dış kaynağa bağımlılığı azaltacak politikalara yönelmek lazım. Yine üretkenliği ve istihdamı artıracak, ekonomik kaynakların adil şekilde paylaşımını sağlayacak ve gelir dağılımında adaleti sağlayacak orta ve uzun vadede kalıcı çözüm üretecek alternatif politika seçenekleri tercih edilmelidir.”