AMED – Türkiye’nin KDP ortaklığıyla Federe Kurdistan Bölgesi’ne yönelik saldırıların protesto edilerek, “KDP'nin Kürtlerin demokratik çıkarlarından uzak bu geri politikasının toplumsal karşılığı hiçbir zaman olmayacaktır” denildi.
Demokratik Bölgeler Partisi (DBP), Tewgera Jinan Azad (TJA-Özgür Kadın Hareketi), Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti), Türkiye’nin KDP ortaklığında Federe Kurdistan Bölgesi'ne dönük saldırıları protesto etti. Şêx Saîd Meydanı'nda yapılan açıklamaya çok sayıda kurum ve kuruluş temsilcisi de katıldı. Açıklama öncesi konuşan DBP İl Eşbaşkanı Sultan Yaray, polislerin ablukasını kınadı. Yaray, saldırılara karşı Kürt halkının birliğinin önemine işaret etti.
‘SONUÇLARI ÇOK CİDDİ OLACAK’
Açıklamayı yapan DEM Parti Amed Milletvekili Mehmet Kamaç, “AKP- MHP iktidarı 2018’den bu yana aralıksız bir şekilde Kürt halkına soykırım uyguluyor. Bu iktidarın özel savaş politikalarının yürütücüsü olan Süleyman Soylu ile savaş çığırtkanlığı yapmak için sınırın ötesinden birkaç füze fırlatan Hakan Fidan’ın Kürt soykırımında büyük rolü olduğunu görüyoruz. NATO’nun Ortadoğu’da taşeronluğunu üstlenen Türkiye, 30 yıldır Kürtlerin coğrafyasını kan gölüne dönüştürdü. Son 10 yıldır bu taşeronluğun liderliğini Hakan Fidan yapıyor. Fidan’ın Dışişleri Bakanı olması ardından Kürt halkına yönelik soykırım hızlandırıldı. Bu soykırımın son halkası Güney Kurdistan yönetimiyle 90'lı yıllarda başlayan savaş ortaklığıdır. Özellikle Büyük Güney olarak bilinen Zaxo, Barzan, Dûhok, Amêdiye ve Hewler yıllardır Türkiye'nin kontrolünde. Uzun zamandır bunun farkındayız. Büyük Güney'de Türk istihbaratının ve askerinin varlığının devam etmesi durumunda bunun bir risk olduğunu ve sonuçlarının çok ciddi olacağını duyurmuştuk” dedi.
‘KURDİSTAN’IN DEMOKRATİK STATÜSÜ ÖNÜNDE ENGEL’
Federe Kurdistan’a yönelik saldırıların Kurdistan’ın demokratik statüsü önünde en büyük engel olduğunu dile getiren Kamaç, “Bu saldırı aynı zamanda Kerkük ve Musul'u da kapsayan neo-Osmanlı ütopyasının farkındalığıdır. Ama saldırıların bağlamından Misak-ı Milli'nin bir parçası haline geldiğini anlıyoruz. Son dönemdeki saldırı ve hazırlıklar, köylerin boşaltılması, sivillerin yerinden edilmesi ve Irak sınırları içindeki kontroller bu politikaların kimliğini doğrulamaktadır. Efrîn, Serêkaniyê û Girê Spî’ye yönelik soykırım saldırılarında söylenen sözler bugün Federe Kurdistan için söyleniyor. Türkiye, Rojava'yı işgal ettiğinde nasıl fiilen yönetimin karşısında durduysak, bugün de Güney Kurdistan'daki eylemlere de karşı olduğumuzu söylemek istiyor ve bu mücadeleyi durdurmayacağımızı bir kez daha tekrarlıyoruz” ifadelerini kullandı.
‘KDP İHANET İÇERİSİNDEDİR’
Türkiye’nin Federe Kurdistan Bölgesi’nde kalıcı bir “işgal” gerçekleştirmek istediğinin altını çizen Kamaç, şunları söyledi: “Türkiye'nin Güney Kurdistan'ı ilhak etmesi, KDP'nin yetkisi dışında olduğu düşünülürse iyimser bir yaklaşım olacaktır. KDP, Kürt halkının hesaplayamayacağı bir sürecin örgütleyici gücü haline geldi. Büyük bedellerle elde edilen Güney Kurdistan toprakları küçük çıkarlar uğruna yok edildi. KDP'nin Kürtlerin demokratik çıkarlarından uzak bu geri politikasının toplumsal karşılığı hiçbir zaman olmayacaktır. Kurdistan halkı, Kurdistan topraklarını işgalcilere açanları vatansever olarak değil, işgalcilerin yerel işbirlikçileri olarak hatırlamalıdır. Tıpkı 2014'te DAİŞ’in Êzidî Kürtlere saldırısı gibi, bölgesel güçler de yerel yönetim tarafından soykırımla karşı karşıya bırakıldı. O gün Musul'a gelen IŞİD işgali bölgesel birliklerin direnişiyle yenilgiye uğratılırken, bugün NATO ve bölgesel ortakların uluslararası politikalarıyla Güney Kurdistan'da TSK üniformasıyla ortaya çıkıyorlar. KDP'nin içinde bulunduğu durum gerçek anlamda bir ihanettir. Öyle bir aklın huzurunda olmak ki Kürt halkının kazanımları büyük emeklerle ve inanılmaz bir direnişle elde edilmiştir, ihanetten başka bir tanım olamaz.”
Kamaç, mücadeleyi sürdüreceklerini belirtti. Polisin müdahale tehditlerine aldırmayan kitle, oturma eylemi ile Federe Kurdistan’a yönelik saldırıları protesto etti.