İZMİR - Ekolojik talanın yoğunlaştığı Kürdistan'da yılbaşından bu yana 28 maden projesi için "ÇED gerekli değil" kararı verildi. Polen Ekoloji Kolektifi Üyesi Umut Şener, Kürdistan'daki talanın 50 yılı bulan özel savaş politikalarının bir uzantısı olduğunu söyledi.
AKP iktidarının doğayı maden ve enerji şirketlerine peşkeşi sürerken, Türkiye ve Kürdistan'da yurttaşların, yaşam alanları, mera, orman ve dereleri bir bir yok ediliyor. Trabzon, Dêrsim, Amed ve Şirnex'te ekolojik talana karşı itiraz ve tepkiler sürerken, şirketler arkalarına aldıkları asker ve polis korumasıyla talanı sürdürüyor.
Yaşanan doğa katliamının boyutu, Temiz Hava Hakkı Platformu'nun "Kara Rapor 2024 Hava Kirliliği ve Sağlık Etkileri" raporuna yansıdır. Raporda, Colemêrg ve Îdir hava kirliliğinin en çok yaşandığı kentler arasında bulunması dikkat çekiyor.
Şirnex'ın Cûdî, Gabar ve Kato dağları ile Besta Bölgesi’nde 4 yıldır aralıksız bir şekilde askerler gözetiminde korucular eliyle doğa talanı sürüyor. Şirnex coğrafyası petrol aramaları, madenler, kum ocakları, Hidroelektrik Santral (HES) projeleriyle bölge nefessiz bırakılarak, insansızlaştırılıyor. Ağaç kesiminin kentteki orman varlığının neredeyse yüzde 10'unu yok ettiği belirtilirken, Qileban (Uludere) ilçesinin kırsalından geçen Hêzil Çayı’nın üzerine 3’üncü HES yapımına başlanacak.
MADEN TALANI
Şirnex'te yaşanan doğa katliamının yanı sıra Colemêrg’in Marunis Köyü, Amed’in Licê (Lice) ilçesine bağlı Zengesor, Heşeder, Mizag, Peçar, Bayırlı ve Şaxur kırsal mahalleleri, Amed’in Pasûr (Kulp) ilçesinin Kasor Havzası’nda yer alan Gavgas, Kuyê, Awdegês, Arqetîn ve Xuruç mahalleleri ile Agirî'nin Giyadîn (Diyadin) ilçesinde Murat Nehri'nin kıyısında bulunan Ûlikent, Bilîgana Jorê, Seîd Beg, Mele Qede, Gêdûk, Tendûrek Zeynel ve Qîro köylerini kapsayan alanlarda maden çalışmaları devam ediyor. Halkın tüm tepkilerine rağmen iktidarı yanlarına alan şirketler, doğa talanını sürdürüyor.
KÜRDİSTAN MADENE PEŞKEŞ ÇEKİLİYOR
İşletilen ya da maden ocağı açma çalışmalarının yanı sıra 1 Ocak 2024'ten bu yana bölgede birçok kentte yeni madenler için de Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından "Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) gerekli değil" kararı verildi. Yurttaşları ÇED sürecinin dışında bırakarak alınan kararlarla, bölge halkının yaşam alanlarına dair söz kurmasına izin verilmemesi de dikkat çekiyor.
ÇED kararlarının en çok alındığı kent 5 ile Semsur olurken, kentin merkez ilçesinde krom, Çêlikan’da kurşun, kalker ve demir ocakları, Sincik’te ise manganez ocağı açılacak. Semsur'un ardından en fazla maden 4'er ocak ile Şirnex, Meletî ve Bedlîs'te açıldı.
Şirnex’te asfaltit ile kömür ocakları, Silopiya'da (Silopi) asfaltit, Qileban'da (Uludere) 4'uncü grup maden (krom, altın, gümüş, çinko) ocağı kuruldu. Yine Cûdî Dağı’nın her bölgesinde yüzlerce irili-ufaklı kömür ocağı kurulurken, en büyük ocakların AKP’li iş insanı Süleyman Bölünmez’in şirketi olan “Bölünmez”e ait olması ise dikkat çekiyor.
Meletî’nin Hekîmxan (Hekimhan) ilçesinde demir ile profillit, Argan’da (Akçadağ) pomza, Arende’de (Darende) ise alçı taşı, Bedlîs'in Norşîn (Güroymak) ilçesinde barit ve kuvarsit, Xelat (Ahlat) ve Elcewaz'da (Adilcevaz) ise pomza madeni ocağı açılması planlanıyor.
Üç ocak için karar verilen Erzîngan'ın Tercan ilçesinde krom, Cimin'de (Üzümlü) perlit, Gercanis'te (Refahiye) kömür ocağı açılmak isteniyor. İkişer maden ocağının açılacağı Erzirom'da Oltî'da (Oltu) mangan, Qereyazî'da (Karayazı) altın, Colemerg Çelê'de (Çukurova) Kompleks Cevher (altın, gümüş, çinko) ile kurşun-çinko ocağı, Mûş'un merkez ve Dêrxas (Hasköy) ilçelerinde barit ocakları açılması için "ÇED gerekli değil" kararları çıktı.
Öte yandan Çewlîg Dara Hênê (Genç) ve Xarpet’in Xulaman (Alacakaya) ilçelerinde de demir ocağı açılması için aynı karar verildi.
TARİH VE DOĞA YIKIMI
Yine Amed'in Pasûr (Kulp) ilçesine bağlı Geliyê Godernê’deki tarihi bölgede ise Silvan Barajı'nın yapımı sürerken, patlatılan dinamitler bölgedeki tarihi Taş Köprü'ye zarar verdi. Barajın yapımı sonrasında 50 köy ile birlikte Süryani, Ermeni ve Kürtlere ait tarihi yerler ile doğa güzellileri de sular altında kalacak. Yine sular altında kalacak doğa harikalarının biri de Diyarbakır’daki Geliyê Godernê Şelalesi.
Uzun zamandır talana açılmak istenen Dêrsim’de Munzur Nehri’nin kaynağı olan gözeler de tehdit altında. Gözeler, Erzurum Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu kararı ile 1'inci Derece Doğal Sit Alanı statüsünden 2'inci Derece Doğal Sit Alanı statüsüne düşürüldü. Karara tepki gösteren çevreciler, bu kararla gözelerin şirketlere peşkeş çekilerek talana açılmak istendiğini kaydetti.
Polen Ekoloji Kolektifi Üyesi Umut Şener Kürdistan coğrafyasında yürütülen ekolojik talana ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
'ÖZEL SAVAŞIN BİR BOYUTU’
Kürdistan'daki talanın bölgeye özgü olarak yürütülen ve 50 yılı bulan özel savaş politikalarının bir uzantısı olduğunu ifade eden Şener, "Çünkü ekolojik saldırıların hepsi savaş politikalarına entegre olarak yürütülen ve güvenlik gerekçesiyle servis edilen saldırılardır. Bu yönüyle bakıldığında bölgeyi insansızlaştırma, Kürt halkının yaşadığı topraklardan maddi ya da manevi olarak sürgün etme ve bunu yapamadığı yerde de bulunduğu alanda tecrit etme gibi toplumsal meselelere de kapı aralayan bir durum söz konusu. Bu da insanları kendilerine ait topraklarda yaşamlarını olanaksız hale getiriyor. Orada yaşayan Kürt halkıdır, doğal olarak da oradaki her şey onlara aittir. Fakat cumhuriyet tarihi Kürt halkının inkar, imha ve asimilasyonu üzerine kuruludur. Dolayısıyla yok saydığı halkın tüm olanaklarını sömürüyor" dedi.
SAVAŞIN EKOLOJİK BOYUTU
Ulus devletlerin zaman zaman sınırlarını aşarak da ekolojik ve insani yıkıma yol açtığının altını çizen Şener, sözlerini şöyle sürdürdü: "Efrîn'in zeytinine el konulmasında durumu ortaya çıktı. Bu konuyla en bağlantılı olan mesele sınır ötesi askeri hareket teskereleridir. Süresi dolduğunda yenilenen ve hiç bitmeyen teskerelerin varlığı halklar açısından tehlike oluşturuluyor. Suyundan zeytinine kadar her şeyi askeri saldırıların bir parçası haline getiren bir durumla karşı karşıyayız. Savaşlar, ekolojik yıkıma yol açıyor. Madencilik faaliyetinde bu kadar ısrar edilmesinin en önemli nedenlerinden birisi bunların savaş sanayisinde kullanılıyor olması. Bu yüzden de bu tür madencilik faaliyetlerinden tam da kapitalizmin doğası gereği bütün yıkıcı sonuçlarına rağmen vazgeçmiyorlar."
MA / Tolga Güney