DİYARBAKIR - Farklı çatılar altında kesintisiz bir mücadele veren Kürt kadını şimdi TJA ile yoluna devam ediyor. TJA aktivisti Naşide Toprak, mücadelede çatılar değişse de direnişin değişmediğini söyledi.
Soluksuz bir mücadelenin sahibi olan Kürt kadınları, 1919’larda Kürt Kadınları Teâli Cemiyeti’nden 1970’lerde Devrimci Demokrat Kadınlar Derneği’ne (DDKAD), 1970’lerden günümüze kadar mücadeleyi hiç bırakmadı. Bugün dünyanın dört bir yanında farklı oluşumlarla özgürlük mücadelesinde önemli bir rol oynayan Kürt kadını, tarihte ilklere imza attı. IŞİD’e karşı verilen savaşta dünya tarihinde yeni bir sayfa açan Kürt kadını, Eşbaşkanlık sistemini de geliştirdi ve yaygınlaştırdı.
DÖKH’DEN TJA’YA SOLUKSUZ MÜCADELE
Kürt kadın hareketi, kadın mücadelesini çeşitli çatılar altında örgütleyerek, hem kadınların sesi, hem de yeni yaşamın öncüsü oldu. İlk olarak 2005 yılında kurulan Demokratik Özgür Kadın Hareketi (DÖKH) çatısı altında bir araya gelen Kürt kadını, 1’nci Kadın Kongresi’ni 31 Ocak-1 Şubat tarihleri arasında “Özgürlüğe yürüyen kadınla, demokratik ulusa” şiarıyla gerçekleştirdi. Kadına yönelik şiddet, baskı, katliam, taciz, fuhuş ve daha birçok soruna karşı mücadele veren DÖKH, tüm engellere, baskılara ve zorluklara rağmen çalışmalarını uzun yıllar sürdürdü. Kürt kadınları örgütleme modelini yenileyerek, 10 yıl sonra 2015 yılında Kongreya Jinên Azad (KJA) çatısı altında yoluna devam etti ve 1 Şubat 2015 tarihinde KJA’nın kongresi gerçekleştirildi. 29 etnik kimliği bünyesinde bulunduran KJA, ekonomik, kültürel, sosyal ve hukuksal sorunları kadın bakış açısıyla çözmeyi esas aldı. Fakat 12 Kasım 2016 tarihinde Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kapatıldı.
Mücadeleyi bırakmayan Kürt kadını, bu sefer 20 Kasım 2016’da Özgür Kadın Hareketi (Tevgera Jinên Azad-TJA) çatısı altında bir araya geldi. TJA, özel savaş politikaları başta olmak üzere kadın kırımına, ırkçılığa ve asimilasyona karşı mücadele verdi. TJA, kuruluşundan bu yana çok sayıda kampanyayı da hayata geçirdi.
TJA’nın 2017 yılından bu yana hayata geçirdiği kampanyalar şu şekilde:
* 26 Ocak 2017’de Diyarbakır’da "Diktatörlüğe hayır" kampanyasını başlatan TJA, 2 aşamadan oluşan kampanyayı 29 Ocak’ta "Önderliğe, Toprağıma ve Özgürlüğüme Sahip Çıkıyorum" başlığıyla İstanbul’da "Önderlikle mutlaka kazanacağız" şiarıyla da Diyarbakır’ da yürüttü.
* 11 Haziran 2017’de İstanbul’da “Tecrit Kaybedecek, Özgürlük Kazanacak” kampanyasının startı verildi. Batman’da ise kadına yönelik şiddet ve baskı politikalarına dikkat çekmek amacıyla 3 Ağustos’tan 25 Kasım’ a kadar 4 ay süren “Kadın Soykırımını Durduracağız, Yaşamı Özgürleştireceğiz” kampanyası başlatıldı.
* 10 Aralık 2018’de, PKK Lideri Abdullah Öcalan’a uygulanan ağırlaştırılmış tecridin kaldırılması talebiyle tutuklu bulunduğu Diyarbakır E Tipi Cezaevi'nde süresiz-dönüşümsüz açlık grevine giren Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı Leyla Güven’in taleplerini sahiplenmek amacıyla 22 TJA’lı açlık grevine başladı.
* 2019’da ise kadın katliamları, kültürel soykırım, çocuk istismarı ve doğa katliamlarına karşı, 5 bölgede Aralık ayına kadar süren “Değişim ve özgürlük için sen de ayağa kalk" kampanyası hayata geçirildi.
* TJA, 21 Mayıs 2020’de uluslararası kadın örgütleri ile birlikte siyasi tutukluların serbest bırakılması için “Dayanışma bizi yaşatır” kampanyası başlattı. Kampanya kapsamında özellikle de kadın tutukluların durumuna dikkat çekildi.
* 15 Eylül 2020’de, İmralı'da yürütülen ağır tecridin yanı sıra, tacize, tecavüze, siyasi soykırıma ve inançlara yönelik saldırılara karşı dört ay sürecek “Em xwe diparezin” (Kendimizi savunuyoruz) kampanyası başlatıldı.
* 2021’de ise İstanbul’da “Kadın kırımına, ırkçılığa, savaşa ve tecride karşı özgürlüğe yürüyoruz” şiarıyla başlatılan kampanya, 16 Ekim’de Diyarbakır’da "Irkçılığa ve cinsiyetçiliğe êdî bes e (Artık yeter), şimdi kadın özgürlük zamanı" şiarıyla eylemler düzenlendi.
KADIN AKTİVİSTLER YARGILANDI
Bu kampanyalar kapsamında alanları terk etmeyen kadınlar, kısa sürede yargı kıskacına alındı. TJA’nın birçok aktivisti gözaltına alındı, yada tutuklandı. DÖKH’ten bu yana Kürt kadın mücadelesinde yer alan TJA Sözcüsü Ayşe Gökkan’a "örgüt üyeliğinden” 2 kez olmak üzere toplam 30 yıl hapis cezası verildi. Yine bir diğer aktivist Zelal Bilgin'e, Demokratik Toplum Kongresi (DTK) ve TJA içerisinde yürüttüğü çalışmaları nedeniyle "örgüt üyeliği” ve "örgüt propagandası yapmak" iddiasıyla 9 yıl hapis cezası verildi. Diyarbakır’da hakkında açılan bir soruşturma kapsamında 26 Haziran 2020’de evine baskın yapılan TJA aktivisti Sevil Rojbin Çetin, polisin köpekli işkencesine maruz kaldı. Çetin daha sonra tutuklandı. TJA’lı Gülcihan Şimşek’e "örgüt üyesi olmak" iddiasıyla 5 yıl verilen hapis cezası 7 yıl 6 aya çıkarıldı.
TJA aktivisti ve yerine kayyım atanan Silvan Belediye Eşbaşkanı Naşide Toprak ile Kürt kadın mücadelesini ve TJA’nın yeni yol haritasını konuştuk.
MÜCADELE GEREKÇESİ
Kürt kadınının mücadelesinin çatıları değişse de direnişinin değişmediğini ve yürüttüğü mücadelenin toplumsal bir mücadele olduğunu vurgulayan Toprak, “Bir yandan ulus devlet politikalarının yaratığı tahribatlar, bir yandan erkek egemen zihniyetin kadınlar üzerindeki baskı ve şiddet politikaları, Kürt kadınının yıllardır mücadele gerekçesi olmuştur. Özgür kadın kimliği etrafında buluşan kadınlar, örgütlenerek ve mücadele ederek ulusal kimliklerinin yanına kadın kimliklerini eklemişlerdir. Birçok kadın kurumunun bileşkesiyle çatı oluşuma giden süreçlerde kadınlar; erkek egemen zihniyete, dinciliğe, milliyetçiliğe, cinsiyetçiliğe, kapitalizme karşı mücadele etmiş ve çözüm önerileri sunmuştur. Kadınların her gün öldürüldüğü tecavüze uğradığı, emeğinin sömürüldüğü bir zeminde mücadele eden kadınların uğradığı saldırılar da ön plana çıkarılmıştır” diye belirtti.
BÜYÜYEN ÖRGÜTLÜLÜK
Toprak, bu zamana kadar yaptıkları kampanyaların önemine değinerek, “Kampanyalar yaşanan sorunları görünür kılmak ve çözümünü toplumsallaştırmak için düzenlenen etkinliklerdir. Ortak bir hafıza yaratmanın bir yöntemi de kampanyalar düzenleyerek mücadeleyi görünür kılmaktır. Bu güne kadar yapılan kampanyalar mevcut sistemin ahlak anlayışını, klasik aile yapısını egemen erkekliği toplumu yozlaştırmak isteyen politikaları teşhir etti. Bununla birlikte çözüm olarak demokratik siyaseti, demokratik aileyi, özgür kadın kimliğini, ekolojik yaşamı sundu. Kampanyaların etkisi yeni dönemde yeni kampanya yapma ihtiyacı doğurdu. ‘Artık kimsenin namusu değiliz, namusumuz özgürlüğümüzdür’ deniliyor. Kadının özsavunma hakkı rahatlıkla konuşulabiliyor. Bununla birlikte kampanyalar binlerce kadının bir araya gelmesine, ortak ses çıkarmasına, ortak politika üretmesine vesile olmuştur” diye belirtti.
YARGILANMAYAN TEK KADIN YOK!
Yıllardır Kürt kadınları üzerinde baskı ve sindirme politikalarının uygulandığını kaydeden Toprak, “Gözaltılar, tutuklamalar, ihraçlar, sürgünler yoluyla korku atmosferi hedefleniyor. Kadın mücadelesi terörize edilerek meşruluğunu yitirmesi için geliştirilen bu politikalar tamamen özgür kadın kimliğinden korkunun ifadesidir. Bununla birlikte asimilasyon politikaları, fuhuşa ve uyuşturucuya yönlendirme politikaları da toplumu kadın üzerinden yozlaştırma politikaları olarak kullanılıyor. Kadın özgürlüğüne karşı yürütülen saldırılara karşı cevap olanlar yıllardır sindirilmek isteniyor. Yargılanmayan tek bir örgütlü kadın yoktur. Cezaevleri Kürt kadını ile dolmuştur. HDP’nin önünden geçmek, 8 Mart’a katılmak, 25 Kasım’da kadın katilerinin hesabını sormak, basına demeç vermek bile yargılanma gerekçesidir. Adliyedeki davalar çoğalırken, Kürt kadın mücadelesi de bir o kadar inatla ve inançla sürmektedir” ifadelerini kullandı.
YENİ KAMPANYALARLA YOLA DEVAM
Şimdi de “Zaman kadın özgürlük zamanıdır” kampanyası ile mücadelelerine devam ettiklerini söyleyen Toprak, “Bundan sonrada dönemim ruhuna denk düşen kampanyalarla yolumuza mücadelemize devam edeceğiz. Erk iktidarın sindirme politikalarına, yargısına, hukukuna ve erk zihniyetine karşı geri adım atmayacağız. Bütün bu eril sisteme karşı iddiamız şudur; toplumsal mekanizmaları harekete geçireceğiz ve kesinlikle bu saatten sonra kadın kazanımlarını heba etmeyeceğiz” şeklinde konuştu.
MA / Eylem Akdağ