ANKARA - Kadınların ekonomi ve adalet sorunu yaşadığını belirten DEVA Partisi Kadın Politikaları Başkanı Elif Esen, sorunun çözümü için sistemde ve zihniyette dönüşüme ihtiyaç olduğunu söyledi.
Kadınların eşitsizliğe ve şiddete karşı mücadele verdikleri alanlarından bir de siyaset. Hem sokakta hem de içinde yer aldıkları partilerde cins mücadelesi yürütüyor. Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi Kadın Politikaları Başkanı Elif Esen ile 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddette Karşı Uluslararası Mücadele Günü kapsamında konuştuk.
MECLİS’TEKİ TEMSİLİYET YÜZDE 17
Kadınların toplumun her alanında zorluk ve engellemelerle karşılaştığını ifade eden Esen,“Engellemeler, mobbing, nobran tavırların, kadınları bulundukları ortamlardan uzaklaştıran, soğutan, oraya aidiyetlerini koparan etkisi oluyor. Bu şiddet türüne hem çalışma hayatında hem de siyasette rastlamak mümkün. Parlamento kadın temsiliyeti anlamında çok önemli bir karar mekanizması. Biz de kadınların karar mekanizmalarında olmaları ve belli bir oran üstünde yer almalarını son derece önemsiyoruz. Cumhuriyet’in kurulmasından, kadınlara seçme ve seçilme hakkının tanınmasından bir asır geçmesine rağmen eğer bugün Meclis’te yüzde 17 gibi kadın temsil oranı varsa bu konuda çalışılması gereken çok iş var demektir. Demek ki bir yerlerde kadın yine engelleniyor” dedi.
AMAÇ TEMSİLİYETİ YÜKSELTMEK
Kadın ilerlemek istediğinde de belli bir noktadan sonra cam tavana çarptığını söyleyen Esen, “Kadının bu sistemlerde tutunabilmesi ve kalıcı olması son derece önemli. Karar mekanizmalarında var olabilmesi, parlamentoda yer alabilmesi için istekli, güçlü ve sabırlı olması önemli. Ancak bir o kadar bulunduğu sistemin de eşit fırsatlarla ilerlemesini destekleyen, yol almasını sağlayan bir koruyucu ilkeler tarafının olması son derece önemli. Bizim amacımız elbette diğer karar mekanizmalarında olduğu gibi siyasette ve önümüzdeki dönem parlamentoda kadın oranını ciddi anlamda yükseltmek” ifadesinde bulundu.
DEMOKRASİ İÇİN ÖNEMLİ BİR ZEMİN
Toplum içerisinde çok sert, katı ve dışlayıcı bir dilin hakim olduğuna dikkati çeken Esen, “Siyasetçilerin toplum temsilcileri olarak rol model olması gereken, muhalefet yapıyorsa bile bunu düzgün bir dille yapabilen kişiler olması lazım. Çünkü siyasetçiler, toplum tarafından seçilmiş kişilerdir. Ama bugün baktığımızda parlamentoda kavga, bağrışma ve yumruklaşmaları da görüyoruz. Bu çatışmacı dil, kadını doğası gereği siyasetten uzak tutuyor. Kadın siyasete ve siyasi mekanizmalara dahil olmak istemiyor. Çünkü bu alanlara girdiğinde zarar göreceğini düşünüyor. Kadın sayısının Meclis’te yükselmemesinin sebepleri arasında bunlar var. Oysa demokrasi, eşit haklar ve fırsatlar için önemli bir zemin. Yapacak çok işimiz var, çok çalışmamız gerekiyor” ifadelerini kullandı.
ZİHNİYET DÖNÜŞÜMÜ ŞART
Hem sistem hem de zihniyet dönüşümüne ihtiyaç olduğuna işaret eden Esen, "Doğru yönetilemeyen, ihtiyaçların gerektiği gibi karşılanamadığı günümüz Türkiye’sinde anne olan kadın, çalışma hayatında kalmak istese bile çoğu çekilmek zorunda kalıyor. Oysa Türkiye’de artık ‘kadınlar da çalışsın’ dediğimizde bu lüks bir şey değil. ‘Derin yoksulluk’ denilen bir yoksulluk ortaya çıktı. En zengin ve en fakir arasındaki fark 26 kat, Amin Maalouf ‘ahlaksız eşitsizlikler’ diyor bu duruma” diye belirtti.
İSTANBUL SÖZLEŞMESİ
Yıllarca kadın ve çocuk alanında sivil toplum çalışmaları yürüttüğünü aktaran Esen, sivil toplumun bir baskı unsuru olduğuna dikkati çekti. Var olan sorunu çözmek için sivil toplumun geliştirdiği projeyi bürokrasiyle paylaşarak, sorunlu alanı aktardığını ifade eden Esen, “Sivil toplum ‘bakın burada bir sıkıntı var ve biz bu projeyle deva olabilmek için işbirliği yapmaya hazırız’ der. Biz de parti tüzüğümüzü hazırlarken, çalışma gruplarıyla çalıştık. Her bir çalışma grubu farklı konuları çalıştı ve çıkan sonuç raporlarını parti programına aldık. Parti programımızda sivil toplumla işbirliği olarak yazdığımız temel metinlerimiz var. Biz de parti programına bağlı kalarak, çalışmalarımızı yürütüyoruz” diye konuştu.
ŞİDDET ‘KADER’ DEĞİL
Kadın sorununu siyaset üstü gördüklerini dile getiren Esen, “Siyaset, sivil toplum işbirliği neden yapılmasın ve daha yüksek bir fayda oluşmasın. Kadına karşı şiddetle mücadelede tam böyle bir konu. Sivil toplum, siyasi partiler bu alanda çalışan tüm uzmanlar, akademisyenler, hepimizin işbirliği yapmamız gerekiyor. Kadınlar için şiddet kader olmamalı. Kadın şiddeti kader olarak görmemeli, anneler ağlamamalı. İstanbul Sözleşmesi’nin çıkış noktası da çok önemli” diye belirtti.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) evli olduğu erkek tarafından şiddet gördüğü için defalarca savcılığa başvuran ve annesi bu erkek tarafından öldürülen Nahide Opuz kararını hatırlatan Esen, “Kadına yönelik şiddet ve işlenen cinayetle bir ülkenin mahkum olması ne demek? Türkiye bu nedenle ceza aldıktan sonra İstanbul Sözleşmesi imzalanıyor. Ama yasalar kadını korumaya imkan tanırken, uygulayıcılardaki, yargılamalardaki sıkıntılar bugün hala devam ediyor. Verilen cezalar yetersiz, katiller göstermelik iyi halden salınıyor ve potansiyel caniler, kadınları vahşice katlediyor” değerlendirmesinde bulundu.
ADALETSİZLİK KORKU YARATIYOR
Esen, kadınların en önemli sıkıntılarından birinin ekonomi ve adalet olduğunu dile getirerek, “Birçok mutfakta et değil dert kaynıyor. Çarşıya pazara gittiğinde elindeki parayla geçen yıl aldığı malzemenin yarısını dahi alamıyor kadın. Eve döndüğünde çocuğuna ne yemek yapacağını düşünüyor. Bir diğer sıkıntı adalet. Adaletsizlik beraberinde korku da getiriyor. Bu yüzden sistem ve zihniyet dönüşümünü önemsiyoruz.”
MA / Zemo Ağgöz