TÜBAKKOM’dan sempozyum: Onarıcı değil önleyici adalet istiyoruz

img
ANKARA - TÜBAKKOM sempozyumunda söz alan konuşmacılar, kadına yönelik şiddetin insan hakkı ihlali olduğuna vurgu yaparak, önleyici tedbirler talep etti.
 
Türkiye Barolar Birliği (TBB) Kadın Hakları Komisyonu (TÜBAKKOM), "Kadınların yaşam hakkı, medeni haklar ve ayrımcılık" başlığıyla Avukat Özdemir Özok Kongre ve Kültür Merkezi'nde sempozyum düzenledi. Katledilen Avukat Dilara Yıldız anısına düzenlenen sempozyumun yapıldığı salona “Herkes için adalet, adalet için avukat” ve “Yurttaşın hukuku sahipsiz değildir” pankartları asıldı. 
 
Çok sayıda avukat ve 43 barodan temsilcinin katıldığı sempozyumun açılış konuşmasını TBB Bakanı Avukat Erinç Sağkan ve TTB Başkan Yardımcısı ve TBB Kadın Hukuk Komisyonu (TÜBAKKOM) Dönem Sözcüsü Avukat Sibel Suiçmez yaptı.
 
Sağkan, konuşmasında kadına yönelik her türlü şiddete karşı mücadele edeceklerinin vurgusunda bulundu. 6’ncı Yargı Peketi’nin Meclis’e kısa bir süre içinde geleceğini belirten Suiçmez de, “Bu düzenleme kadına yönelik şiddetin de yoksulluğun da artmasına neden olacaktır. Kadın cinayetleri sadece kadın sorunu değildir. Kadın cinayetleri insan hakkı ihlalidir, toplumsal ve demokrasi sorunudur” dedi.
 
‘BOŞANMADA KUSURU KALDIRMAK İSTİYORLAR’
 
Açılış konuşmasının ardından “Kadınların yaşam hakkı, devletlerin pozitif yükümlülükleri ve cezasızlık sorunu” başlıklı birinci oturuma geçildi. Oturum başkanlığını yapan avukat Tülay Göztepe, “Koruma kararlarının ve elektronik kelepçenin layıkıyla uygulanmasını sağlayacağız. Şiddet olaylarında sorumlu olan kamu görevlilerin de cezalandırılması gerekiyor” diye belirtti. Medeni kanunda yapılacak değişikliklere dair Adalet Bakanlığı’nın çalışmasına katıldığını ifade eden Göztepe, “Medeni Kanunda boşanma davalarında kusuru kaldırmak istiyorlar. Tazminatlar için borçlar kanunu var ve bu kanuna göre tazminatlar talep edilebilir diyorlar. Kadının yoksulluk nafakasına da hiç sıcak bakmıyorlar” dedi.
 
'ÖNLEYİCİ ADALET İSTİYORUZ'
 
Eşitlik hakkının herkes için Anayasa’da güvence altına alındığını ifade eden Prof. Dr. Ece Göztepe, “Aynı zamanda herkesin yaşam hakkı yasalarla korunur” diye aktardı. Türkiye’nin taraf olduğu Kadınlara Yönelik Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Uluslararası Sözleşmesi (CEDAW) hakkında bilgiler veren Göztepe, sözleşmenin devlete ve yetkili kurumlara yüklediği sorumlulukları anlattı. Göztepe, “Kadına yönelik şiddet bir insan hakkı ihlali olarak nitelendirilmektedir” şeklinde konuştu. Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) içtihatlarına da vurgu yapan Göztepe, “Biz onarıcı adalet değil, önleyici adalet istiyoruz. Çünkü kadınların yaşamasını istiyoruz” ifadelerini kullandı. Toplumsal cinsiyet eşitliği derslerinin tüm okul müfredatlarına alınması gerektiğine işaret eden Göztepe, “Devletin her kadının yaşam hakkını savunması gerekiyor” diye aktardı.
 
CEZASIZLIK
 
Doç. Dr. D. Çiğdem Sever de, kadına yönelik şiddet dilinin yaygınlaştığını söyleyerek, “Kadın düşmanlığına varan söylemlerle karşı karşıyayız. Hala kadınların yaşam hakkını konuşmak durumunda kalıyoruz. Türkiye’de tüm hak mücadelesinin en büyük problemi cezasızlık. Kadına yönelik şiddet söz konusu olduğunda cezasızlık; öldürülen kadının itibarsızlaştırılması, sanığın iyi hal indirimi almasına varan durumlar yaşanıyor. Hakimleri de içine katacak şekilde kamu görevlileri 6284 sayılı yasa bakımından önlem alması gerekiyor. Eşine şiddet uygulayan kaç polisin hala görevlerine devam ettiğine bakmakta fayda var” şeklinde konuştu. Sever Danıştay ve AYM’de idarenin sorumluluğuna dair kararları hatırlattı.
 
BAROLARA ‘RAPOR TUTUN’ ÇAĞRISI 
 
Baroların rolüne de vurgu yapan Sever, “Dün burada yine AYM adaylığı için çekilen bir fotoğraf vardı. Bizim artık o fotoğrafı da değiştirmemiz gerekiyor. Eşit temsil mücadelesi barolar açısından çok kritik. Bizim kurumsal hafızaya ihtiyacımız var.  Meslek kurallarının, toplumsal cinsiyet eşitliği ve eşit temsiliyet üzerinden yeniden tartışmaya açılması gerekiyor. Barolar, kadına yönelik şiddet konusunda en önemli kurumlardan biri. Kadın cinayetleri dosyaları baroların elinde ama trajik olan, verilerin oluşturulmaması. Elinizdeki her dosya bir veri, çünkü T.C devleti bu verileri tutmuyor. Bu verilerin ve vakaların mutlaka raporlanması gerekiyor” şeklinde konuştu.
 
'UZLAŞMA YOLU KAPATILMALI'
 
Sempozyuma online katılan Dr. Öğr. üyesi Fulya Eroğlu, “Kadına yönelik şiddetin son bulmamasının sebeplerinden en önemlisi şiddetin cezasız kalması. Türk Ceza Kanunu’nda (TCK) kadına yönelik şiddet konusunda yeterli yaptırımların yer almadığını dile getiren Eroğlu, “Mevcut hükümlerde etkili şekilde uygulanmıyor. Uzaklaştırma kararlarının etkin bir şekilde takip edilmesi ve uygulanması gerektiğine dikkati çeken Eroğlu, “Bu kararlar daha kısa süreli alınıyor. Fail kadına yönelik şiddetten ceza alsa dahi uygulanan indirimlerle neredeyse infaz kurumuna girmiyor.  Biz artık daha fazla kadın kaybetmek istemiyoruz. Gerek soruşturma aşamasındaki tedbirlerin gerekse cezaların genel önleme fonksiyonun uygulanması çok önemli. CMK’da yer alan ‘kadına karşı şiddette uzlaşmaya gidilme yolunun’ kapatılması gerekiyor. Hem hukuki hem siyasi bir duruş olarak, kadına karşı şiddet karşısında tavır ortaya konulmalı, çünkü her siyasi ve hukuki platformda ortaya konulan tavır hem hukuk uygulayıcılara hem de topluma bir mesaj olarak gidiyor” ifadelerini kullandı.
 
'TÜBAKKOM GENEL KURUL’A GİTSİN'
 
Sempozyumun ilk oturumu, barolardan gelen kadın avukatların konuşmasıyla son buldu. Söz alan avukatlar, TÜBAKKOM’ün işleyişini de eleştirerek, canlanması ve genel kurula gitmesi gerektiğine vurgu yaptı. Uluslararası sözleşmelerin ötesinde Medeni Kanunu’nun tehdit altında olduğu bir dönemde TÜBAKKOM’un hantal halinden kurtulması gerektiğine işaret edildi.