HABER MERKEZİ - PKK Lideri Abdullah Öcalan, özgür kadın ideali ve felsefi yaklaşımının kadın özgürlüğü olduğunu belirterek, “Özgür kadın yürüyüşü en haklı olanıdır ve sonuna kadar gidebilir. Özgürleşen kadın nasıl istiyorsa, kendi kararını verebilir” dedi.
Demokratik çözümde ilk adımı “Kadın özgürleşmeden, toplum özgürleşemez” diyerek atan PKK Lideri Abdullah Öcalan, “Kadın Özgürlükçü, Ekolojik, Demokratik Toplum Paradigması” ile kadın özgürlük mücadelesinde devrimsel dönüşüm yarattı. Evrenselleşen Öcalan’ın bu fikriyatıyla, kadınlar erkek egemen zihniyetine karşı mücadeleyi dünya sahnesine taşıdı. Kadın özgürlük mücadelesiyle eril zihniyeti sarsan kadınlar, bu yıl 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü tüm saldırılara karşı özgürlük talebiyle, “Dem dema azadiya jinan e” (Kadın özgürlük zamanı) sloganıyla kutlamaya hazırlanıyor. Özgürlük taleplerini 8 Mart meydanlarına taşıyacak olan kadınların ilham kaynağı olan PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın, kadına dair değerlendirme ve tespitlerini derledik.
ÖZGÜR KADIN İDEALİ
Özgür kadın ideali olduğunu ifade eden Öcalan, 19 Haziran 1999 tarihli avukat görüşmesinde, “Özgür kadın yürüyüşü en haklı olanıdır ve sonuna kadar gidebilir. Yaşam ve barış üzerindeki etkisi düşünülmeli, yenisi yaratılmalı. Özgürleşen kadın nasıl istiyorsa, kendileri kendi kararlarını verebilirler. Kesin yaşam ve erkekle ilgili olarak özgürleşen kadın nasıl istiyorsa, öyle davranmalı. Dayanışma ve mücadelelerini geliştirebilirler” dedi.
ÖZGÜR DÜŞÜNCEYE İHTİYAÇ VAR
Kadının kendisini değiştirmesi gerektiğinin altını çizen Öcalan, 9 Eylül 1999 tarihinde gerçekleştirilen avukat görüşmesinde, “Tanrıçalar, özel gücü çok iyi örgütleyenlerdir. Kadının derinleşmeye ihtiyacı var. Bunun özgünlüğü var. Karşılıklı dayatmalara gerek yok. Bizim projemizin (Dünya Özgür Kadın Projesi) özgünlüğü var. Özgür düşünce, özgür beyin, büyük bir düşünmeye ve yaşamaya ihtiyaç var. Reel sosyalizm gibi olmamalı. Kadınlı, erkekli birlikte yaşayabilirler. Herkes yürütemez. Normal yaşamı yaşamak isteyenler bunu yaşayabilirler. Kaybedecekleri de var. Özgürlük arayışlarını yitirirler. Büyük özgürlükçü olamazlar. Hiç bu konuda kendinizi kandırmayın. Ödenmesi gereken bedel var” diye konuştu.
ÖZGÜR KADIN YARATILMALI
Özgür kadın iradesinin doğruluğuna vurgu yaparak, erkeğin buna müdahale edemeyeceğini ifade eden Öcalan, 27 Eylül 1999 tarihli görüşmede, “Anlaşmak için özgür olmak gerekir. Benim felsefeme göre özgür kadın yaratılmalıdır. Özgür iradeye saygılı olmak gerekir. Başarılı olursa yücedir, selamlarız. Ben bir erkek olarak harem kurabilirdim, çoluk çocuk sahibi olabilirdim. Ancak ben özgür kadın çalışmasını yaptım” diye belirtti.
KADIN İLE ÖZGÜRLÜK İLİŞKİSİ
21 Ekim 1999 tarihinde avukatlarıyla yaptığı görüşmede temel gündemi kadın olan PKK Lideri, kadın mücadelesine dair kapsamlı değerlendirmelerde bulundu. Öcalan, felsefi yaklaşımının kadın özgürlüğü olduğunu belirterek, “Bu yaklaşımı halen de sürdürüyorum. Kadın en derin, en etkin, ince, kapsamlı egemenlik konusu olmuş, mal olmuştur. En eski sınıf, en eski metalaşma ögesi olmuştur. Duygularının kölesi kadın öyle bir olay ki, para gibi bir şey; mal ve kadın, para ve kadın arasında sıkı bir ilişki var. Kadın ile barış arasında, özgürlük arasında sıkı bir ilişki var. Ticaret ve devlet daha çok erkek işi, kadının toplumdan dışlanmasını getirir. Bu, erkeğin işine geliyor. Bu klasik anlamda biraz erkeğin öldürülüşü ile anlaşılabilir. Ben biraz aştım, iddia ettim” şeklinde konuştu.
NASIL BİR KİMLİK?
“Özgürlük istiyor musunuz?” diye soran Öcalan, “Yaşamınızdaki küçük bir şeyi dahi oturup düşünün. Yaşamda en basit maddi bir ihtiyacı giderdikten sonra, oturup nasıl bir kimlik sahibi olacağınızı düşünün. Kendinizi nasıl kimlik sahibi kılacağınızı düşünün. Kimlik sahibi olmak gerek, ama buna ilgi duyulmuyor. Güç meselesidir. Süren yaşam ilişkinizin dışına çıkarsanız yalnız kalırsınız. Özgürlük ruhun ve aklın gıdasıdır. İnsan özgürlük gıdası ile insan olur. Ama cefası çoktur. Tarihte değişik biçimlerde gelişir. Bu yüzyılda da böyle oldu. Benim kadınla kurduğum arkadaşlık güzel bir şey. Çok iyi bir diyalog kurmuştum ama yarım kaldı. Cins çok çirkinleştirildi. Kadınlık manevi işkence haline getirildi. Bu konudaki yanlış yaklaşımlar, yani sadece cinsi yaklaşım çok çirkin. Bu konu ile mücadele ettik, aşmak istedik. Aşmak çok önemli. Klasik evlilik ve aile üzerinde durduk. Dipsiz kuyu gibi olan aile çözülmeden sorun çözülmez. Ekmekten, sudan daha çok özgürlüğe ihtiyaç var” dedi.
CİNSELLİK VE NAMUS KAVRAMI
Kadının kendisini tepeden tırnağa yenilemesi gerektiğini vurguladığı aynı görüşmede, şunları söyledi: “Kendi kendinizle mücadele etmeniz gerekir. Kendinizi tepeden tırnağa yenileyeceksiniz. Fiziki olarak bunu söylemiyorum. Kadının bu düzeyde erkekle olması cinayettir. Cinselliği ve namus kavramını derinden işlerseniz, ‘Başkasına yar etmem, başkası göz koyarsa ezerim, malımdır, namusumdur’ anlayışının altını eşelerseniz, sınırsız egemenlik ve mallaşma düzeyi ortaya çıkar. Kadın kendisinin değil, birileri ona sonsuz sahip. Aşkını yerle bir eder, bir çocuk bile annesine bunu yapar. İkiyüzlülük etmemek lazım. Kadınsılığınızı yenmelisiniz. Erkekleşmiş kadınların durumunu da değerlendirmek lazım. Kendi kimliğinizi yenmelisiniz. Kendi kendinizi yenmeniz gerek. Erkek kadına karşı acımasız, kadın kendine karşı daha acımasız.
KADINLAR KENDİLERİNİ DONATMALI
Erkek ve kadına karşı nasıl savaş vereceksiniz? Uyanık, akıllı, dikkatli ve büyük bir mücadele gerekir. Bu tamamen demokratik bir mücadeledir, düşünce eylemidir. Özgürlük, barış militanlığı gerekir. Ama kadınlar zorbalığa karşı kendilerini donatmalı, güçsüzlüğünü aşmaya çalışmalıdır. Kadın güçsüzlüğünden ötürü bu anlayışı ortadan kaldıramıyor. Kızlar bunu fark ettiler ama güçsüzlüklerinden vazgeçmiyorlar. Herhalde özgürlük kocadan daha değerli ve iyidir. Çocuklardan da daha iyi ve önemlidir.”
NAMUS ÖZGÜRLÜKTÜR
“Özgürlük olmadan her şey haramdır” diyen Öcalan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Namusu burada doğru bir anlayışa oturtmak gerekir. Asıl namus burada başlar. Benim için namus özgürlüktür. Erkek çok kurnaz, kadın da bu süreç içerisinde kurnazlaşmıştır ama erkek hakimdir. Bunu aşmak irade ve güç ister. Bunun için demokratik çalışma yapılabilir. Siyasi partiler ve benzeri platformlarda çalışmak ve mücadele etmek gerekir. Demokratik savaş vermek gerekir. Önce kendiniz olmalısınız.
ERKEĞİN YAŞAM İLİŞKİSİ ZORBALIKTIR
Gençsiniz, insanlık için, kendi cinsinizin kurtuluşu için çalışın ve savaşın. Yalnız kendi sorunlarınıza değil, başkalarının sorunlarına da cevap ve çözüm gücü olun. İsa zamanında da aziz ve azizeler gibi, Müslümanlıkta da müminler vardır. Bunların durumu çarpıtılmıştır. Bunlar insanlığın kurtuluşunu hedefleyenlerdir. Bunun anlamı budur. Aslında epey özgürlük mücadelesi verildi. Analar ve kadınlar daha çok barış insanıdır. Zaten savaş önce kadına karşı geliştirilmiştir ve erkek işidir. Kadınlar barış insanıdır ve sosyal insandır. Kadının doğası, savaşı ve sınıflaşmayı kabul etmez; doğallığı gereği sosyalist bir kişiliği vardır, sosyalist yaşama yatkınlığı vardır. Erkeğin yaşam ilişkisi ise zorbalıktır. Erkeğin egemen kimliği ile ilgisi var. Barış kadının en çok serpileceği bir dönemdir. Savaşsa erkeği geliştirir. Sürekli yoğun barış militanlığı yapılmalı. Kadının barış hareketine militan düzeyde katılması önemlidir. Barış ve demokrasi hareketlerine ilgi gösterin, öncülük edin. Barış kadın işidir. Barış ve demokrasiye öncülük ederseniz, militan bir kişilik yaratırsınız.”
KAF DAĞINI AŞMALI
Kadının özgürlükte ısrar etmesi gerektiğini belirten Öcalan, “Kadının amacı güneş kadar net ise, yöntemini bulur. Özgürlük tutkusu güçlü ise, her yol ve yöntem bulunur. Özgürlük konusunda lafazan olmamak lazım. Kafanızın içinde erkek egemen düşünceler varsa şeytan olursunuz. Nasıl yapacağız, önümüzü tıkıyorlar yakınmasına çok kızıyorum. Önümü açın diyenlerden nefret ediyorum. Bunu diyerek erkekten yardım istiyorsunuz. O zaman kocasına sığınan kadından ne farkın kaldı? Başkalarından yardım istemeyin. Sen önce Kaf dağını aş, beynini ve yüreğini geliştir. En büyük yoldaşın özgürlük tutkusudur. Beyin ve yüreğini çalıştır ama iyi yoldaşlar gerek. Akılla kendinizi yaşatın, geliştirin” önerisinde bulundu.
TEHLİKELİ BİR ÇARMIHTASINIZ
Uluslararası komployu “Çarmıha gerilme” olarak değerlendiren PKK Lideri, kadınlara “Unutmayın, benden daha tehlikeli bir çarmıhtasınız” uyarısında bulunarak, şunları söyledi: “Kendisini özgür sananlar hiçbir şey olamaz. Çarmıhta olduğunuzu anlarsanız, özgürlüğün iğne ucu kadar da olsa değerini bilirsiniz. Devlet, baba, koca bana bir şeyler versin demek çaresizliğin ifadesidir. Özgürlüğü çok istiyorsan kendini yetiştir. Bu konuda açık olun. Kendi kaderinizi, durumunuzu tartışın. Kendi kendini iyi kullanmayı bileceksin, iyi kullanmazsan bitersin.”
SINIRSIZ KADIN ÖZGÜRLÜĞÜ
Öcalan, kadın erkek ilişkisini yerle bir ettiğini ifade ederek, “Bu iki yüzyıllık kirliliği yıkamıştım. Sınırsız kadın özgürlüğü yaratmaya çalıştım. Bunu daha da geliştirmek mümkündü. Kadınla çok doğru temelde arkadaşlık yaptım. Erkekler tehlikelidir, ikiyüzlüdür, aldatır. Kadın kadınsılaştırılmıştır. Bu konuda çarpıcı sonuçlara vardım. Bekledikleri ve istedikleri kadar onların olduğumu söylüyor, selamlarımı iletiyorum. İnsanlık bunlarla olacak, aşk, arkadaşlık, yoldaşlık bunlarla olacaktır. Haksızlık yapmayın, örnek olun. Çıkarılacak sonuç budur” dedi.
ERKEK ASLA İZİN VERMEZ
Kadınların erkeklerin klasik anlayışları karşısında şikayet etmeyi terk ederek, hak aramaları gerektiğini belirten Öcalan, 5 Kasım 1999 tarihli avukat görüşmesinde, “Erkek bir sistemdir. Sen de özgürlük mücadeleni vereceksin. Kendilerine yüklensinler. Kimseden de yardım beklemesinler. Sosyalizm gelir, devlet kurar gibi dini anlayışlar yanlıştır. Kadınlara da özel olarak şunu söylüyorum; erkekler en iyi koca, en aşık olsa bile, sana asla izin vermez” uyarısında bulundu.
ÖZGÜR KADIN VAKFI ÖNERİSİ
Öcalan’ın 8 Kasım 1999’da avukatlarıyla yaptığı görüşmede de temel gündemi kadınlar oldu ve bu görüşmede Özgür Kadın Projesi’nin geliştirilmesi için Dünya Özgür Kadın Vakfı’nın kurulması önerisinde bulundu. Öcalan, bu projesinin hayata geçirilmesinin, 4 bin yılın yeni bir doğuşu olacağını vurguladı. Öcalan, “Kadının kaybolan doğasını yeniden keşfetmek, tanımlamak, doğaya ve topluma bakış açısını oluşturmak, kendilerini yakından ilgilendirdiğinden erkek ve erkek egemenlikli toplumsal yaklaşıma karşı kadının kendi özgür yaklaşımını geliştirmek, doğru anlamak, giderek örgütlemeye taşırmak. Hem toplumsal ve hem doğa yaklaşımında erkek egemenliğine karşı kadın, eşit ve özgür yaklaşımını hedef almalı” dedi.
KADINLARA VERECEĞİM SON HEDİYE
Öcalan, aynı görüşmede bu projeye dair şu önerilerini şöyle sürdürdü: “Bir yaşam tarzı olmalı. Erkeğin insafına bırakılacak kadın, kaybetmeye mahkumdur. Başka türlü erkek ve erkek egemen toplumu çözemezler. Çözemeyince yenilmek kaçınılmazdır. Yenilmekten kurtulamayınca da özgürleşemezler. Baştan kaybederler. Giderek gelişebilirler, uluslararasılaştırabilirler. Ortada kalan kızlar, analar, çocuklar var, bunlara sahip çıkılmalı. Bunlara anadilde eğitim verilmeli. Yakınlarını kaybeden kadınlara sahip çıkılmalı. Bu, bütün görevlerin önünde bir görevdir. Barış için önemli görevlerdir. Kısıtlı imkanlar veriyoruz, iyi kullanılsın. Arkadaşça vereceğim anlamlı bir yanıt için, bu projeyi öneriyorum. İyi bir proje gerekli, şiddetli bir ihtiyaç var. Kadınlara iki bin yılında vereceğim son hediye budur. Böyle olursa gelecek vaat eder.”
JİNERJİNİN KADINLAR İÇİN ÖNEMİ
Öcalan, jinerjinin kadınlar için öneminin üzerinde durduğu 18 Kasım 1999 tarihli avukat görüşmesinde, “O enerjiyi ortaya çıkarmak çok önemli. Toplumun kalkınmasında da çürümesinde de kadının rolü önemli. Kadının müthiş örgütlenmesi gerekir. Kadın enerjisi üretimden uzak kalırsa, yutar. Erkeği de yutar, çocuğu da yutar ve toplumu bitirir. Devletten her şeyi beklemekle olmaz. Bütün bunları özgücünle yapacaksın. Avukatlar, doktorlar, sermaye çevreleri, belediyeler, sivil toplum örgütleri böyle bir açılımı yapabilirler. Türkiye'nin demokrasisi böyle gelişecektir. Devlet bize izin versin değil de anayasal vatandaşlık tartışmasını doğru yaparak çözüm bulabilirsiniz. Başkalarının yardımının önemi yoktur” dedi.
KÖKLÜ EĞİTİM SORUNU
Kadınların köklü eğitim sorunu olduğuna dikkat çeken Öcalan, aynı görüşmede şöyle devam etti: “Norveç başbakanının bir sözü var; en iyi yatırım kadının eğitimine yapılan yatırımdır diyor. Doğrudur, kadına yapılacak yatırım önemlidir. Özgün, yaratıcı bir kadın eğitimi gereklidir. 15 yaşındaki bir kız çocuğunun müthiş ağır erkek egemenlikli toplum yapısı içine alınışı, kadının, ailenin, erkeğin ve toplumun bitirilişidir. Kadınların gücü varsa, yemeden, içmeden kendilerini eğitmeleri gereklidir. 25 yaşındaki bir kadının 10 çocuk sahibi olması korkunç bir ceza. Biraz inançlı olmalısınız. Eğitiminizi derinleştirin. Erkek zorlar, fakat sizin elinizde bir örgütlenme imkanı var. Vakıf olursa bazı binalar var, onları kendi mülkiyetinize alabilirsiniz. Yarın sizi kabul etmeyebilirler. Oralarda kendinizi eğitin. Eğitiminizi ibadet gibi yapmalısınız. Ağlamayın, sokaklarda zor duruma düşülmesin. Benim kadınlara ilişkin çabalarım vardı. Yalnız tamamlayamadım. Kadınlar, çocukları eğitsinler. Okuma yazmayı, kendi dillerini, Kürtçeyi öğretsinler. Her biri 20-30 çocuk eğitsin. İlla kendi çocuğu da olması gerekli değil, tüm çocuklar bizim çocuklarımızdır. İşte sosyalizm, demokrasi budur.
BİLİNÇ TEMELİNDE BAĞLILIK
Vahşi kapitalizm toplumu, bunları mahvetmiş. Bunlar en doğrusudur. Birbirlerine yardımcı olsunlar. Sivil kuruluşlar, uluslararası kuruluşlar var. İsterseniz sınırsız yardım alabilirsiniz. İradelerini böyle işlere sevk etsinler. Mümkünse bu temelde çalışsınlar. Acıları eğitime, örgüte, faydalı çalışmalara dönüştürmek gerekiyor. Bu çabalar uzun sürelidir. Sabırlı olsunlar, anlayışlı olmak gerekiyor. Böyle hizmetlerle kurtulurlar. Birikmiş binyılların sorunları var. Böyle örgütlenme ile ancak aşılır. Ben aileye karşı değilim ama bilinçsiz, cahil bir kadınla veya erkekle evlilik haramdır diyorum. Bağlılık bilinç temelinde olmalı, faydalı işler temelinde olmalı. Duygusal bağlılığın benim için çok fazla bir anlamı yoktur. Bu konularda çok çaba harcadık ancak bitiremedik.”
NE FEMİNİZM NE KABA ERKEK KOPYACILIĞI
PKK Lideri, kadın özgürlüğünün tüm toplumu özgürleştirecek panzehir olduğunu vurguladığı 6 Ocak 2000 tarihli görüşmede, “Ne feminizm ne de kaba erkek kopyacılığı. Bunun için önem veriyorum. Geçen bir liberal yazarın kitabında okumuştum, katıldığım bir sözü vardı; Ev köleliği bütün köleliklerden daha derindir diyordu. Bu nedenle önemsiyorum. Ama özgürleşmek isteyenler için öneriyorum; basit karı-koca olmak isteyenlere demiyorum” ifadelerini kullandı.
MA / Özgür Paksoy