MERSİN - Yargıtay'ın katledilen Hatice Kaçmaz davası kararına tepki gösteren ÖHD'li Nalan Ateş Altuntaş, “Kararının altında imzası olan hakimler bundan sonra kadına karşı işlenen suçların azmettiricileridir” dedi.
Özgürlükçü İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) Mersin Kadın Komisyonu, Ankara’da 13 Eylül 2014 tarihinde Orhan Munis tarafından katledilen Hatice Kaçmaz davasına ilişkin Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun “Evlenme teklifini kabul etseydi cinayet işlenmeyebilirdi” kararına ilişkin dernek binasında basın toplantısı düzenledi. Toplantıda açıklamayı yapan Nalan Ateş Altuntaş, ülkede kadın cinayetlerinin hızla cins kırımına doğru evirildiğini belirterek, Yargıtay Genel Kurulu’nun ise kadın cinayetlerini meşrulaştıran ve azmettiren bir karara imza attığına dikkat çekti.
KADIN DÜŞMANI BİR İKTİDAR
2021 yılında 339 kadın ile 34 çocuğun erkek şiddeti sonucu yaşamını yitirdiğini hatırlatan Altuntaş, aynı yılda 96 kadının tecavüze, 424 kadının tacize, 208 çocuğun taciz ve tecavüze maruz bırakıldığını, 772 kadının fuhuşa sürüklendiğini ve 217 kadının şüpheli bir şekilde hayatını kaybettiğini vurguladı. Altuntaş, “Bir yandan kadın cinayetlerinde uygulanan kravat indirimi politik malzeme yapılırken, diğer taraftan cezasızlık politikasından ve iktidarın kadın düşmanlığından cesaret alan erkek failler, her gün en az bir kadını katletmeye devam ediyor. İktidarın çıkardığı-çıkaracağı yargı paketlerinin korumadığı kadınlar olarak erkek şiddetini koruyan bir iktidar ve kadın düşmanı iktidarın yardakçısı bir yargıyla karşı karşıya olduğumuzun bilincindeyiz” dedi.
14 ERKEK HAKİM İMZA ATTI
Suç vasfında bariz olarak yapılan hukuki hatanın düzeltilmesi yerine Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun oy çokluğuyla akılalmaz bir karara imza attığına dikkat çeken Altuntaş, “Yanında 20 cm'lik bıçakla buluşmaya gelen erkeğin, cinayeti ‘duygusal çöküntü ve hiddet’ ile gerçekleştirdiği, bıçağı yanına ‘tedbiren’ almış olduğu, ‘barışma gerçekleşseydi’ cinayeti işlemeyeceği gibi gerekçelerle cinayeti tasarlayarak, gerçekleştirmediği yönünde karar verildi. Kararda 14 erkek hâkim imzası bulunuyor. Kararda, ‘Kendisinden ayrılma konusunda ısrarcı olması üzerine kapıldığı hiddet duygusunun etkisiyle maktule vurduğu, birden fazla defa bıçak darbesi ile ölümüne sebep olduğu hususları hep birlikte değerlendirildiğinde, sanığın eyleminin aralarında geçen görüşme sonunda isteğinin kabul edilmemesinden kaynaklanan ‘duygusal çöküntü ve hiddetin’ etkisi altında soğukkanlı bir şekilde düşünmesini engelleyecek şekilde aniden gerçekleştiği’ ifadeleri yer almıştır. Kararın, hukuki delil ve saptamalara dayanılarak değil ‘Erkeğin aslında kötü bir niyeti olmadığı, kadınla evlenmek istediği, kadının ısrarla ayrılmak istediği, erkeğin duygusal çöküntü yaşamasına kadının neden olduğu, erkeğin yanında tedbiren getirdiği bıçağı kullanmak zorunda kaldığı için öldürüldüğü, evlilik teklifini reddetmese öldürülmeyeceği’ gibi alt metinde erkeğin aklandığı, kadının suçlandığı bir eril zihniyetle verildiği apaçık ortadadır” diye belirtti.
‘ERİL KARARLARI TANIMIYORUZ’
Kadın cinayetlerini "aşkın hiddetinden" safsatasıyla aklayan ataerkil yargının kararlarını tanımadıklarını söyleyen Altuntaş, “Kendisine sistematik şiddet uygulayan ve para karşılığı başka erkeklere pazarlamaya çalışan eşi Hasan Karabulut'a karşı özsavunmasını gerçekleştiren Çilem Doğan’a verilen cezayı kabul etmediğimiz gibi üniformalı yargının Musa Orhan’a verdiği kararı, Ekin Wan’ın çıplak bedenini teşhir edenleri koruyup hukuktan yoksun dosyalarla Kürt kadın aktivistlere ağır cezalar yağdıran yargı kararlarını da kabul etmiyoruz. Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun bu son kararının altında imzası olan hakimler bundan sonra Türkiye'de kadına karşı işlenen suçların objektif olarak azmettiricileri ve kadın katillerinin yol göstericileridir” ifadelerini kullandı.
Bundan sonraki süreçte de erkekleri cins kırımına azmettiren cezasızlık politikalarına karşı mücadelelerini sürdüreceklerinin altını çizen Altuntaş, şöyle devam etti: “Kadın cinayetleri politiktir demekten vazgeçmeyip bir kadının daha yaşamdan koparılmaması için alanlarda ve her yerde olacağız. Kürdistan illerinde üniformalıların şiddetine son vermek için mücadelemizi daha da büyüteceğiz. Erkek egemen zihniyeti, yaşamın tüm alanlarından süpürüp, eşitlikçi ve kadın özgürlükçü bir dünyayı kurana kadar da haykırmaya devam edeceğiz.”