ANKARA - Danıştay’ın İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararını uygun bulması durumunda herkesin bıçak sırtında yaşayacağını belirten Prof. Dr. Ece Göztepe, “Şimdiden AYM’ye bireysel başvuru üzerine düşünmemiz lazım” dedi.
AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın kararıyla İstanbul Sözleşmesi’ne yönelik 20 Mart 2021 tarihinde verilen çekilme kararına karşı açılan 200’e yakın davalara dair dördüncü grup başvuruların duruşması yarın Danıştay’da görülecek. Birçok baro ve kurumun başvurusunun görüleceği duruşma öncesi Anayasa Hukuku Araştırmaları Derneği’nden Prof. Dr. Ece Göztepe, çekilme kararının hem usul hem de esas bakımından neden Anayasa’ya aykırı olduğunu ve verilecek olası kararın ardından yapılması gerekenleri Mezopotamya Ajansı’na (MA) değerlendirdi.
Kararın hem usul hem de esas yönünden Anayasa’ya aykırı olduğunun altını çizen Göztepe, “Usulden aykırı çünkü Anayasa’nın 90’ıncı maddesine göre öngörülmüş bir uluslararası antlaşma rejimi var. Bu uluslararası antlaşma rejiminin ana ilkesi tıpkı bir sandviç gibi. Önce yürütme organının antlaşmaya taraf olma yönünde bir irade oluşturması gerekiyor, imza da atılabilir, önceden paraf da atılabilir. Ama bu tek başına yeterli değil. Önceden imza atılmış olsa bile Meclis’in iç hukukumuzun bir parçası haline gelip, kanun hükmünde sonuç doğuracak uluslararası antlaşmaların iç hukuka aktarılması konusunda onaylamanın uygun bulunması hakkında bir kanun çıkarması gerekiyor. Yürütme de bu onaya bağlı” diye belirtti.
KARAR USULEN NEDEN AYKIRI?
Göztepe, uluslararası antlaşmalara taraf olma sürecini sandviçe benzetmeyi şöyle açıkladı: “İlk başta temel yürütme iradesi var. Sonra Meclis’te onaylanmanın uygun bulunması hakkında kanun çıkarılıyor ve son yetki tekrar yürütme organında. Yürütme organı, böyle bir kanunun varlığı halinde dahi ne zaman bu antlaşmaya taraf olma konusunda bir kararname çıkartacağına (eskiden Bakanlar Kurulu kararname çıkartıyordu şimdi Cumhurbaşkanı kararıyla oluyor) karar vermekte serbest. Yani son irade yine yürütmede ama özellikle İstanbul Sözleşmesi bakımından yasama organının yürütmenin çekilme iradesini ancak çekilmenin uygun bulunması hakkında bir kanunla yapması gerekirdi. Başta nasıl bir usul izlendiyse çekilirken de aynı usulün izlemesi gerekiyor.”
ESAS YÖNÜNDEN NEDEN AYKIRI?
Sözleşmeden çekilme kararının esas yönünden neden Anayasa’ya aykırı olduğunu ise Göztepe şöyle aktardı: “AKP’nin iktidarı döneminde Anayasa’nın 90’ıncı maddesinin 5’inci fıkrası önemli bir eklentiyle zenginleştirildi. Burada, ‘Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası antlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası antlaşma hükümleri esas alınır’ der. Burada, temel hak ve özgürlük alanına ilişkin uluslararası sözleşmeler olağan kanunlarla ilişkileri içinde bir kademe daha yükseltildi. Bu nedenle en başta yaşam ve vücut bütünlüğü hakkını koruyan uluslararası sözleşmelerden sadece usulü koşulları yerine getirerek, çekilemeyeceğimiz çok açık.”
‘NEDEN ÇEKİLDİĞİNE DAİR AÇIKLAMA YOK’
Türkiye’nin, Anayasa’nın 90’ıncı maddesinin 5’inci fıkrasına yapılan ekle taraf olduğu insan haklarına ilişkin uluslararası sözleşmeler konusunda hep daha ileriye gideceği vaadinde bulunduğunu da vurgulayan Göztepe, “Diğer temel hak ve özgürlükleri korumamızın en önemli koşulu yaşıyor olmamızdır. Ama yaşam ve vücut bütünlüğümüzü koruyan bu kadar önemli bir sözleşmeden neden çekilindiği konusunda herhangi bir açıklama yok” dedi.
ANAYASA’NIN İLGİLİ MADDELERİ
Usulüne uygun olarak yapılsa bile temel hak ve özgürlüklerin korunmasını ancak daha kapsamlı hale getiren başka bir sözleşme lehine taraf olunan bir sözleşmeden çıkılabileceğine dikkat çeken Göztepe, Anayasa’nın 5’inci maddesinin devlete dinamik ve ileriye doğru geliştirici eylemde bulunma yükümlülüğü getirdiğini belirtti. Göztepe, “Mevcut haliyle usulde Anayasa’ya aykırılık var ama bu usulü aykırılık giderilse bile esasen de zaten böyle bir çekilme, Anayasa’nın 5’inci ve 90’ıncı maddesinin 5’inci fıkrası uyarınca mümkün olmaması gerekiyor” ifadelerini kullandı.
GREVIO’NUN ÖNEMİ
İstanbul Sözleşmesi’nin önemine de değinen Göztepe, sözleşmeye dayanak olarak çıkarılan 6284 sayılı kanunun hâlâ yürürlükte olduğunu vurguladı. 6284 sayılı kanunun, Şiddet Önleme ve İzleme Merkezleri (ŞÖNİM) başta olmak üzere birçok iç hukuk mekanizmasını ve kurumlarını oluşturduğuna işaret eden Göztepe, “Ama İstanbul Sözleşmesi’nin özelliği bir denetim ve raporlama kurumu olan GREVIO’yu da içeriyor olması. GREVIO’nun bağımsız bir rapor hazırlayıp ve her taraf ülkeye ‘iç hukukunuzda şunlar var, gözlemledik bunları giderin’ diyen dış gözlemcilik statüsü var. Bir diğer önemli nokta, Meclis’in de bu süreçlere katılma ve raporlamaya destek olmak gibi bir yükümlülüğü vardı. Sözleşmeye taraf olmaktan çıkarak, Meclis’in elindeki yetki alınmış oluyor ve Türkiye’deki insanları GREVIO gibi sözleşmenin etkili bir şekilde uygulanmasını sağlayacak bir kurumdan da mahrum bırakıyorsunuz” dedi.
Sözleşmenin sadece kadınları değil, ev içi şiddete maruz kalan her birey açısından bir koruma mekanizması olduğunu vurgulayan Göztepe, “Bundan da yoksun bırakıyorsunuz. Sözleşmeden taraf olmaktan çekildiğinizde sandalyenin çok asli unsuru olan bir ayağını kırıyorsunuz. Bağımsız ve geliştirici raporlar yazan bu tür kurumlardan da mahrum kaldığınızda aslında iç denetim mekanizmasından da vazgeçmiş oluyorsunuz” vurgusu yaptı.
‘BIÇAK SIRTINDA YAŞAYACAĞIZ’
Danıştay’ın sözleşmeden çekilme kararını uygun bulması yönünde bir karar vermesi durumunda, herkesin bıçak sırtında yaşayacağını dile getiren Göztepe, “Bir sabah uyandığımızda, başta 195 yıldan beri taraf olduğumuz Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi olmak üzere, Birleşmiş Milletler (BM) Çocuk Hakları Sözleşmesi, BM Medeni ve Siyasi Haklar Uluslararası Sözleşmesi’nden de çekilme kararı alındığı haberiyle karşılaşabiliriz” ifadelerini kullandı.
‘AYM ÜZERİNE DÜŞÜNMEMİZ LAZIM’
Görülen duruşmalara dair kararın ne zaman açıklanacağına ilişkin ise Göztepe, Danıştay’ın son başvurucuyu dinleyene kadar duruşma açma yetkisine sahip olduğunu ifade etti. Göztepe, “Buna usuli bir engel yok. Ancak bizim şimdiden Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) bireysel başvuru üzerine düşünmemiz lazım. Orada huninin ağzı biraz daha daralıyor. Çünkü artık salt kadın olmaktan kaynaklı bir taraf olma statüsü mümkün olmayacak. Orada güncel ve kişisel bir menfaatin ihlal edildiğinin ispatlanması gerekiyor, AYM tüzelkişi başvurularını kabul etmeyebilir. Bir de AİHM yolu da tüketilmesi gereken bir yol elbette” dedi.
“Viyana Antlaşmalar Hukuku Sözleşmesi”ne göre Türkiye, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme yönünde Avrupa Konseyi’ne bildirimde bulunduğunda sözleşmeye taraf ülkelerden biri itiraz edebilirdi” diyen Göztepe, bu durumda siyasal düzlemde yeniden taraf olunması için masaya oturulması ve pazarlık yapılabileceğini kaydederek, “Ama ne yazık ki hiçbir ülke bunu yapmaya cesaret edemedi” diye belirtti.
‘DAVA SÜRECİ ÖĞRETİCİ OLDU’
Danıştay’da görülen duruşmalara yapılan kitlesel katılıma da değinen Göztepe, şöyle dedi: “Duruşmalara sadece kadın meslektaşlarımızın değil, erkek baro üyeleri ve başkanlarının da katılması çok önemli. Bu dava kadın örgütleri ya da bireysel başvurucular lehine sonuçlanmasa bile temel hak ve özgürlüklerin hayata geçirilmesini kendisine şiar edinmiş çok önemli bir sivil toplumun ve meslek erbabının olduğunu göstermesi bakımından çok önemli. Dava aynı zamanda birbirinden öğrenme süreci oldu. Çünkü hem bireysel hem de kurumsal başvurucular, kendi argümanlarını geliştirdi ama her dava dilekçesi ve yapılan savunma aslında birbirimizin argümanlarından da öğrenme süreci olarak karşımıza çıktı. Tüm dünyada insanlık tarihindeki hak mücadeleleri böyle ilerliyor. Hakkını savunmadan alan bir mücadele alanı yok. Mücadele edenlerin yenileneceğini bilse bile mücadele etmekten vazgeçme gibi bir lüksü de yok. Bu nedenle sürecin çok önemli olduğunu, kadın örgütlenmesinin gücünün tekrar gösterilmesi bakımından da çok kıymetli olduğunu düşünüyorum.”
DURUŞMA YARIN
Göztepe, 23 Haziran’da görülecek duruşmaya ilişkin de hazırlıklarının sürdüğünü belirterek, “Herkes yazdığı dava dilekçeleri üzerinden kendilerine verilen cevaplara binaen argümanlara karşı argümanlar geliştirmeye çalışıyor. Biz de Anayasa Hukuk Araştırmaları Derneği’nin kadın üyeleri olarak 23 Mart 2021’de yazdığımız metnin üzerinden tekrar geçip bunu Danıştay’a sunulmak üzere vereceğiz. Danıştay’ın bu argümanlarımızı dikkate almasını ve kararlarına esas teşkil etmesini umut ediyoruz” dedi.
MA / Zemo Ağgöz