ANKARA - İstanbul Sözleşmesi Davası'nda “Sadece avukat değil, şiddet mağduru bir kadınım” diyen avukat Nuriye Yılmaz, “Eğer İstanbul Sözleşmesi olsaydı belki de şiddete maruz kalmayacaktım” dedi.
Aralarında Türk Tabipler Birliği (TTB), Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) ve baroların da bulunduğu 18 başvurucunun İstanbul Sözleşmesi’nin feshinin iptali talebiyle Danıştay’da açtığı dava Danıştay 10’ncu Daire’de görülmeye başladı. Danıştay Konferans Salonu’nda görülen ve Danıştay 10’uncu Daire Heyeti’nin baktığı 4’üncü grup davalarının duruşmasına, Halkların Demokratik Partisi (HDP) Kadın Meclisi Sözcüsü Ayşe Acar Başaran, Cumhuriyet Halk Partisi Milletvekili Aylin Nazlıaka, Türk Tabipler Birliği (TTB) Başkanı Şebnem Korur Fincancı’nın yanı sıra çok sayıda avukat, kadın örgütü, siyasi parti, sivil toplum örgütü ve sendika temsilcisi katıldı.
Davada ilk olarak Samsun Barosu’nun duruşması görüldü. Davacı Samsun Barosu’nu temsilen beyanlarda bulunan avukatlar, fesih kararının hiçbir kamu yararı gütmediğine dikkat çekti. Daha sonra Amasya Barosu adına konuşan baro başkanı avukat Bahadır Tekeş, kadınların toplumda uğradığı hak ihlallerini hatırlatarak, “Biz de barolar olarak kadınların sesi olmak için buradayız” dedi ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etti.
NEVİN YILDIRIM HATIRLATILDI
Daha sonra davacı Antalya Barosu’nu temsilen söz olan avukatlar, Pınar Gültekin’in katiline verilen indirime karşı, kendisine tecavüz eden erkeği öldüren Nevin Yıldırım’ın ise hala cezaevinde tutulduğunu hatırlattı. Cezasızlık politikalarına değinen avukatlar, İstanbul Sözleşmesi’nin fesih kararının ardından şiddet mağduru olan ve karakola başvuran kadınların sonuç alamadıklarını belirtti.
'SÖZLEŞME BİR KALKANDIR'
Avukat Esra Gençer Özdemir, ev içi şiddet faillerine “hoşgörü” gösterildiğini belirterek, “Kadınlara sırf kadın oldukları için ayrımcılık yapılmaktadır. Toplumsal cinsiyet eşitsizliği ile mücadele tüm devletlerin gündeminde olmalı. Şiddet sadece kadınların değil, çocuklar da başta olmak üzere tüm ‘kırılgan grupların’ maruz kaldığı bir gerçektir” diye konuştu. Gençer, son olarak, “Sözleşme kadınlar için bir kalkandır. İstanbul Sözleşmesi yaşatır” dedi.
'HUKUKA AYKIRI'
Antalya Barosu adına konuşan avukatlardan Umut Şener Çiftçi ise İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmenin hem usul, hem de esastan kabul edilemez olduğunu ifade etti. Çiftçi, “Eğer kadınların lehine karar vermezseniz kadınların sırf cinsiyetleri nedeniyle uğradıkları şiddetin önünü açmış olacaksınız. Haksız ve hukuka aykırı Cumhurbaşkanlığı kararının iptalini talep ediyoruz” diye belirtti.
AV. YILMAZ: ŞİDDET MAĞDURU BİR KADINIM
Şiddet mağduru kadınların yaşadıklarına tanık olduklarını belirten Kocaeli Barosu’ndan Nuriye Yılmaz, “Sokakta yürürken arkasından yürüyenlerden bile tedirgin hale gelen kadınlar için buradayım. En güvendikleri kişiler tarafından katledilen kadınların sesi olarak İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçilmemesini talep ediyorum. Ben sadece avukat değil, şiddet mağduru bir kadınım. Ben yoğun şiddete maruz kaldığım dönemde İstanbul Sözleşmesi yoktu. Eğer olsaydı belki de maruz kalmayacaktım” ifadelerini kullandı. Sözleşme ile ilgili vereceğiniz karar sonucunda kim olacağıma da karar veriyorsunuz. Anıtsayaç’ta bir kadın ismi mi? Yoksa gerçekten kendini gerçekleştirmiş, yaşayan bir kadın mı? Fesih kararının iptalini talep ediyorum” diye ifade etti. Yılmaz’ın beyanlarının ardından salondaki kadınlar alkışlarla destek verdi.
Duruşmaya, 10 dakika ara verildi.
'KARAR YETKİDE PARALELLİĞE AYKIRI'
Aranın ardından dava, Batman Barosu’nun duruşmasıyla devam etti. ‘Aydınlatılmamış intihar dosyalarına’ vurgu yapan avukatlar, kadınların haklarını koruma noktasında hukuk kurallarının yetersiz olduğunu ancak, buna rağmen verilecek iptal kararının kadınlar için bir umut olacağını söyledi. Batman Barosu’nu temsilen konuşan avukat Dorşin Şıkgenç, İstanbul Sözleşmesi’nin Meclis tarafından kanuna uygun bulunarak uygulandığını ifade ederken, “Cumhurbaşkanı’nın onay yetkisi tamamen törensel bir yetkidir. Cumhurbaşkanı’nın iptal yetkisi Anayasa’ya ve yetkide paralellik ilkesine aykırıdır” şeklinde konuştu.
Daha sonra davacı Yalova Barosu Başkanı Elif Turnacı Çavuş konuştu. Çavuş, “Sözleşmenin kaldırıldığı günden sonraki 3 günde 6 kadın öldürüldü. Sorun teşkil eden sözleşme değil, önleyici mekanizmalarını hayata geçirmeyenlerdir. Hep birlikte İstanbul Sözleşmesi’ne daha da sıkı bağlanmamız gerekirken, sözleşmeyi bugün burada savunmak zorunda kalmamızı anlayamıyoruz” dedi.
PINAR GÜLTEKİN’İN FOTOĞRAFLARI
İstanbul Barosu’nu temsilen beyanlarda bulunan avukat Gökçe Çiçek Ayata, Türkiye’nin iç hukukunun kadınlar açısından şiddeti önleyici yasalar içerdiğini ifade ederken, İstanbul Sözleşmesi’nin bu konuda çok daha etkili olduğunun altını çizdi. Ayata, “Meclis’in sözleşmeden çekilme iradesi olmadığı ortadadır. Hakkın kaybına dair Cumhurbaşkanlığı kararınca işlem yapılamaz. 3 gün önce Pınar Gültekin davasında karar çıktı. Katili ‘İstanbul Sözleşmesi’nden çıkmamız çok iyi oldu’ dedi. Verdiğiniz kararların toplumda yaratacağı etkiyi ölçmek zorundasınız. Sözleşme uygulansaydı Pınar’ın katilline ‘haksız tahrik indirimi’ uygulanmayacaktı” diye konuştu.
Sonrasında konuşan İstanbul Barosu’ndan diğer avukatlar da sözleşme ile kadınların yaşam haklarının ve maddi-manevi bütünlüklerinin korunduğuna dikkat çekerken, avukat Hülya Gülbahar, duruşma öncesi kadınların polisler tarafından baskıya ve engellemelere maruz bırakıldığını belirterek, mahkeme başkanına kadınların güvenliğinin sağlanması için gerekli girişimlerde bulunması için talepte bulundu. Gülbahar, Pınar Gültekin davasından çıkan kararı hukuksuz olduğunu vurgularken, bu sırada salonda bulunan kadınlar, Pınar Gültekin’in fotoğraflarını havaya kaldırdı.
'MONTRÖ’YE KADAR GİDER BU İŞ'
İstanbul Sözleşmesi’nden çıkışla Meclis’in yetkilerini gasp edildiğini ifade eden Gülbahar, göstermelik ceza artışlarına dikkat çekerek, “ ‘Kasten yaralamayı’ 2 aydan 4 aya çıkardılar. ‘Eziyet suçuna’ 6 ay zam yaptılar Zaten hiçbirinin yatarı yok. Erkek kadını öldürüyor ‘yatarı ne kadar?’ diye bakıyor. İstanbul Sözleşmesi hukukta etkili cezalar getirecek bir uygulamadır. Sırada ne var? Lanzorate Sözleşmesi var. Birleşmiş Milletler’in (BM) İşkence Sözleşmesi bile var. Hatta Montrö’ye kadar gider bu iş. Bir kişiye bırakılır mı bu karar? O kişinin şekerinin yükselip yükselmemesiyle değişen kararlara göre yönetileceğiz” diye tepki gösterdi.
Duruşmaya 1 saat ara verildi.