Şiddet faili tarafından tehdit edilen avukat: Sorumlusu İstanbul Sözleşmesi'ni kaldırandır

  • kadın
  • 10:55 30 Haziran 2022
  • |
img
ANKARA - Cinsel şiddet suçuyla yargılanan kişi tarafından tehdit edilen avukat Esra Kömürcü Altun, İstanbul Sözleşmesi'nin feshinden kaynaklanan şiddeti birebir yaşadığını belirterek, "Sözleşme aslında bir zihniyet öğüdü" dedi
 
Kadına yönelik şiddetle mücadele için devlete önemli yükümlülükler getiren İstanbul Sözleşmesi, 20 Mart 2021 tarihinde yayınlanan Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile feshedildi. Tüm tepkilere rağmen Türkiye, resmi olarak 1 Temmuz 2021’de sözleşmeden ayrılan ilk ülke oldu. Başta kadınlar olmak üzere birçok kesimin “Yürütmeyi durdurma ve fesih kararının iptali” istemiyle Danıştay’da açtığı davalar devam ederken, aradan geçen bir yıl da kadın ve çocuklara yönelik suçlarda cezasızlık arttı. Bulundukları her platformda “İstanbul Sözleşmesi bizim, vazgeçmiyoruz” diyen kadınlar ise, ortak mücadeleyi büyüterek, mücadele kararlılığını vurguladı. 
 
Ankara Barosu Kadın Hakları Merkezi üyesi ayrıca Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu (KCDP) gönüllüsü avukat İrem Esra Kömürcü Altun, sözleşmenin önemini ve çekilme kararından bu yana yaşanılanları ajansımıza değerlendirdi.  
 
FAİL TARAFINDAN TEHDİT EDİLİYOR 
 
Baktığı bir dosya nedeniyle maruz kaldığı tehdit ve hakarete karşı 6284 sayılı kanun ile uzaklaştırma kararı aldırdığını belirten Altun, sözleşmenin feshinden kaynaklanan şiddeti birebir yaşadığını ifade ederek, ekledi: “Şiddetin birkaç türüne maruz kaldım. Bu doğrultuda hem 6284 sayılı kanun kapsamında uzaklaştırma kararı aldım hem de soruşturma için şikayet dilekçesi verdim. Ne oldu peki? 6284’ün kaynağı olan İstanbul Sözleşmesi ortada olmadığı için kanun maddesinin amacı ortadan kaldırılmış oldu. Adres gizliliğim var diye toplu taşımada, şehirlerarası ulaşımda bilet alamıyorum. MHRS doktor randevu alma ya da tahlil sonuçlarını görüntüleme sistemine giremiyorum. Kadına 6284 sayılı kanun ile böyle bir koruma imkanı verdik ama bağlamı nerde? Bağlamını kaldırdık. Avukatlık yaptığım dosya, kız çocuğuna karşı bir cinsel şiddet dosyası. Fail beni cinsel şiddetle tehdit ediyor. Bu durumda bu iki dosya arasında ilişkilendirme kurma ihtimali olmasına rağmen savcılar, ‘Şu anda bu iki dosya birbirinden ayrı, bunları ilişkilendirmeyiz’ diyor.”
 
KADIN ŞİDDETE MAHKUM EDİLİYOR 
 
Uzaklaştırma kararı aldıran kadınların bulunduğu kentten çıkamadığına dikkati çeken Altun, “Şiddet mağduru kadın aslında şiddet gördüğü yere hapsedilmiş oluyor. Belki de bulunduğu yerden kaçacak, bilet alması lazım ama alamıyor” dedi. Sözleşmeden çekilme kararının ardından yaşanılanlar ile ilgili Altun, şunları söyledi: “6284 sayılı yasa hala yürürlükte ama kolluğun artık inisiyatif alanı genişlemiş durumda. Kolluk ‘Ben vermeyeceğim, mahkemeye gidin’ gibi gerekçeler sunmaya başladı. Yanı sıra sivil toplum kuruluşları ve baroların, mağdurlardan vekalet almaksızın davalara katılma talebi ‘Suçtan zarar görmediği’ gerekçesiyle mahkemeler tarafından kabul edilmiyor. Sözleşme devlete diyor ki; ‘Kişinin şikayetinden vazgeçmiş olması açık bir irade beyanı mı değil mi? Bunu incelmekle mükellefsin ve şikayetten vazgeçmek dahil bir şiddet durumu varsa sen devlet olarak bunun soruşturmasını, kovuşturmasını yapmalısın.’ Ama savcılık ve kolluk ne yapıyor? Bu konuda soruşturmaya devam etmiyor sonlandırıyorlar. Fesih kararından önce bu maddeyi savcıların önüne götürüyor ‘Sen bunu incelemeye devam etmek zorundasın’ diyorduk. Ancak şu an bunu da yapamıyoruz.”
 
UYGULAYICILAR SÖZLEŞMEYİ BİLMİYOR
 
İktidar yetkililerinin “Kadın haklarının teminatı için İstanbul Sözleşmesi’ne ihtiyaç yok” söylemine karşılık Altun, “Kanun uygulayıcıları sözleşmenin amacı ve ruhunu bilmiyor. Hukuk kültürü, bir kültür olarak oturtulmadığı için her nokta bir şekilde yazılmaya ihtiyaç duyuluyor” dedi. Savcıların görevini yerine getirmemesinden dolayı sözleşmeye gereksinim duyulduğuna değinen Altun, “Sözleşme gitti, savcılar yine soruşturmayı ağır aksak ilerletiyor. Özellikle toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden kaynaklanan şiddet konusunda gerekli uygulamalar yapılmadığı için kanunların yetersizliğinden ziyade uygulayıcıların bilgisizliği ve yetersizliğinden dolayı sözleşmeye ihtiyaç duyuyorduk hala duyuyoruz. Çünkü savcılar yine üzerlerine düşeni yapmıyor. Yine şiddetin altındaki ana saiki ortaya çıkartmıyorlar. Pisliği halının altına süpürüp bırakıyorlar” diye belirtti.
 
FAİLLER ARTIK DAHA RAHAT
 
Çekilme kararından bu yana davaların seyrinin değiştiğine işaret eden Altun, “Davaları yürütme şekilleri değişmeye başladı. Bunu daha çok soruşturma evrelerinde görüyorduk ama artık kovuşturma evrelerinde de faillerin beyanlarından görüyoruz. Herkesin şahit olduğu Pınar Gültekin dosyasında fail, İstanbul Sözleşmesi’nden çekildiği için Cumhurbaşkanı’na teşekkür etti. Failler, bunu kendilerine bir engel olarak görüyordu. Şu anda sözleşmeden çekildiği için mutluluk beyanlarını, tebriklerini sunuyorlar” ifadelerini kullandı. 
 
‘SÖZLEŞMEYİ GERİ ALACAĞIZ’
 
Sözleşmenin kanunları uygulamadaki zorlukları aşmak için önemli olduğunun altını çizen Altun, şöyle devam etti: “Sözleşme aslında bir zihniyet öğüdü. Bu uygulayıcılar, kolluk, yasa yapıcılar, yasa uygulayıcılar, avukatlar, hakimler, savcılar, herkes için bir uygulama öğüdü. Bunun ortadan kalkması faillere bir güç veriyor. Sözleşme ve 6284 sayılı kanun, kadın mücadelesinin bir kazanımıdır. Birçok alanda olduğu gibi kadınların kazanımlarını törpülemeye çalıştıklarını görüyoruz. Tabi alanları boş bırakmıyoruz. İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme davalarında kadınlar, her duruşmada salonu hıncahınç doldurdu. Olumlu bir karar da bekliyoruz. Umarız sözleşmeyi geri alacağız. Geri almakla da mücadelemiz bitmeyecek. Bu sefer ‘sözleşmeyi uygula’ diye yeniden başlayacağız.”
 
İSTANBUL SÖZLEŞMESİ NEDİR?
 
İstanbul Sözleşmesi olarak da bilinen “Kadınlara Yönelik Şiddetin ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi”, kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddeti önleme, bununla mücadelede temel standartları ve devletlerin bu konudaki yükümlülüklerini belirleyen uluslararası insan hakları sözleşmesidir. Sözleşme, Avrupa Konseyi tarafından desteklenmektedir. İstanbul Sözleşmesi, taraf devletleri hukuki olarak bağlar ve devletlere şiddetle mücadeleye yönelik yükümlülükler yükler. Kadına karşı şiddeti bir insan hakkı ihlali ve ayrımcılık türü olarak tanımlayan, bağlayıcı nitelikte olan ilk uluslararası düzenleme olan sözleşmenin dört temel ilkesi mevcuttur. Bunlar; Kadına yönelik her türü şiddetin ve ev için şiddetin önlenmesi, şiddet mağdurlarının korunması, suçluların kovuşturulması, suçluların cezalandırılması ve kadına karşı şiddet ile mücadele alanında bütüncül, eş güdümlü ve etkili iş birliği içeren politikaların hayata geçirilmesidir.
 
Sözleşme, İstanbul’da gerçekleşen Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin 121’inci toplantısında kabul edildi ve 11 Mayıs 2011 tarihinde de imzaya açıldı. Türkiye, İstanbul Sözleşmesi’ni 11 Mayıs’ta imzaladı, 24 Kasım 2011’de de parlamentosunda onaylayan ilk ülke oldu.