Avukat Altun: Danıştay ‘Cumhurbaşkanı denetlenemez’ demiş oldu

  • kadın
  • 19:21 19 Temmuz 2022
  • |
img

ANKARA – Danıştay’ın İstanbul Sözleşmesi’ne dair verdiği karara tepki gösteren Ankara Barosu Kadın Hakları Merkezi üyesi ve KCDP gönüllüsü avukat İrem Esra Kömürcü Altun, “Danıştay 10'uncu Dairesi bu kararla, ‘Cumhurbaşkanı tektir, denetlenemez’ demiş oldu” dedi.

Danıştay 10'uncu Dairesi, İstanbul Sözleşmesi’nin feshine ilişkin 20 Mart 2021 tarihli Cumhurbaşkanı Kararı’nın iptal istemini reddetti. Danıştay kararına karşı oy kullanan iki üye ise kararı Anayasa’ya aykırı buldu.

Danıştay tarafından verilen kararı Ankara Barosu Kadın Hakları Merkezi üyesi ayrıca Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu (KCDP) gönüllüsü avukat İrem Esra Kömürcü Altun değerlendirdi. 

Cinsel şiddet suçuyla yargılanan kişi tarafından da geçtiğimiz yıl içerisinde tehdit edilen avukat Altun, “İdari işlemlerin temel unsuru kamu yararını gözetmektir. Bir idari işlem kamu yararını öncelikli olarak gözetmek zorundadır. Aksi halde hukuk devleti ilkesinin aykırılığı anlamına gelecektir. Burada İstanbul Sözleşmesinin yarattığı kamu yararına ilişkin davalı taraf da aksi yönde bir savunma geliştirmemiştir. Dolayısıyla karşı oydaki iki hâkim, tetkik hâkimi ve Danıştay savcısı; ‘kamu yararı açıkken burada diğer sebeplere hiç bakmak gerekmeksizin aslında fesih geçersiz olmalıdır’ demiş” dedi.

‘VAZGEÇMEYECEĞİZ’

İstanbul Sözleşmesi’nin temiz yolunun açık olduğunu belirten Altun, “Bu davanın davacısı olan her kurum yasal yolları zorlayacak. Elbette vazgeçmeyeceğiz, sonuna kadar gideceğiz. Bu uğurda da bizim talebimiz yönünde sonuç alacağımıza inanıyoruz ama mücadelemiz sadece duruşma salonlarından ibaret değil. Kadınlar alanlarda kadınlar her yerde. Biz İstanbul Sözleşmesi’ni savunmaya devam ediyoruz. İstanbul Sözleşmesi’ni uygulatacağız” diye konuştu.

Danıştay kararını temyiz edeceklerini dile getiren Altun, “Sonrasında hukuki yollar sonuna kadar gidilecek. Bu davada bizim talebimiz yönünde karar çıksaydı da vazgeçmeyecektik. Bu sefer de mahkemelere ‘Sözleşmeyi uygula’ diye baskıya devam edecektik. Sözleşme varken de yargı unsurlarınca tam anlamıyla zaten uygulanmadığın biliyoruz” hatırlatmasında bulundu.

‘SÖZLEŞMEDEN DAYANAĞINI ALAN KANUN GEREKÇE GÖSTERİLDİ’

Danıştay tarafından ret kararı gerekçeleri arasında sayılan 6284 sayılı Kanunu’nun yeterli olduğunun belirtilmesine dair de Altun, “6284 sayılı kanun maddesinin kaynağının İstanbul Sözleşmesidir. Bu kanun tek başına yetersizdir. Birkaç gün önce mahkemenin ‘yeterlidir’ dediği 6284 yasanın aslında ne kadar yetersiz olduğunu konuşuyorduk. Ben gizlilik kararı aldığım için sağlık hizmetinden, seyahat hizmetinden faydalanmadığımı söyledim. Şu anda mahkeme dalga geçer gibi ‘6284 yeterlidir’ diyor. Yeterli dedikleri 6284 sayılı kanun maddesi açıkça İstanbul Sözleşmesine atıf yapıyor. Diyor ki ‘ben kanun olarak gücümü sözleşmeden alıyorum, benim kanun olma yetimi sözleşme tamamlıyor.’  Zaten karardaki karşı oylar da bunu açıkça belirtti. ‘İnsan hakları eylem planımız var, bakanlıklarımız var, daha ne’ demişler. Bakanlıklarımız var dedikleri de ‘kadın ve çocuk, aile, aile ve sosyal güvenlik, aile ve çalışma’ diye kadını ısrarla aileye entegre eden bir bakanlık. Bakanlığın uygulamalarına hepimiz şahidiz. Bakanlık davaları ne yapıyor? Evet müdahil olarak dava alıyor. Peki davanın seyrini mi değiştiriyor, soruşturma aşamasında etkin bir soruşturma yürütülmesine mi katkı sunuyor? Hayır” ifadelerini kullandı.

‘DANIŞTAY ‘CUMHURBAŞKANI DENETLENEMEZ’ DEDİ’

Danıştay’daki duruşmalarda savcılığın çekilmenin hukuka aykırı olduğuna dair mütalaa verdiğini hatırlatan Altun, ekledi: “Danıştay Savcısının istikrarlı olarak -savcı değişse dahi- mütalaasını değişmeksizin vermiş olduğu karar hep aynı şekildeydi. Nihayetinde bugün Ankara ve Diyarbakır Barosunun açmış olduğu davalara tebliğ edilen kararlarda da yine Danıştay savcılığının ve Tetkik Hakimliği’nin düşünceleri aynı yöndeydi. ‘Bir gecede çekilen sözleşmede bu usul birçok yönden hukuka aykırıdır’ diye aynı tespitleri karar da derç etmişler. Hakimler de ‘Bu Sözleşme zaten temel hak ve özgürlüklerle alakalıdır. Kadınların ve toplumda toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden kaynaklı olarak ayrımcılığa uğrayan herkesin kırılgan olan konumunu güçlendirmek için konulan bir sözleşmedir. Doğal olarak kadınların ve toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden dolayı ayrımcılığa uğrayan kişilerin ayrımcılığa uğramaması için kişilik, yaşam, özgürlük hakkına dolayısıyla kişi hak ve özgürlüklerine ilişkindir. Cumhurbaşkanı hak ve yetkilerine dahil değildir. Doğrudan Anayasaya aykırıdır’ diye ortaya koymuş. Türkiye Cumhuriyeti'nin bir hukuk devleti olduğunu göstermek amacıyla mahkeme kararlarına bir güzel karşı oy yazmaya başladılar ama sonuç açıkça diyor ki: ‘Bir mahkeme kararının Cumhurbaşkanı’nın eylemini denetlemesi Cumhurbaşkanı’nın denetlenmesini açık hale getirecektir ve bu kabul edilemez’. Danıştay 10'uncu Dairesi bu kararla, ‘Cumhurbaşkanı tektir, denetlenemez, yargılanamaz, yargılanması teklif dahi edilemez’ demiş oldu. Kararın toplamı otuz sekiz sayfa ama bu otuz sekiz sayfanın içerisinde tek bir cümle var; ‘başkanlık sistemi bunun için var’ karar özetle bunu söylüyor.”