Çirokbêj Duymak: Hikayeler aşkımız, kavgamızdır, sahip çıkılmalı

img
ŞIRNAK – Çocukluğunda dinlediği Kürt hikayelerini yazılı olarak bir araya getiren dengbêj ve çirokbêj Mihyedîn Duymak, bu hikayeleri kitaplaştırmayı amaçlıyor. Bunun için desteğe ihtiyacı olduğunu dile getiren Duymak, “Bunlar aşkımızdır, kavgamızdır. Bunlara sahip çıkılmalı” dedi.
 
Şırnak’ın Cizre ilçesinde yaşayan Mihyedîn Duymak, Kürt sanatçı Hozan Şemdin’in bir televizyon kanalında “Altyapısı olan dengbêjlerimiz ile çirokbêjlerimiz tarihimizin öykülerini, oyunlarını bir araya toplayıp yazılı hale getirmeliler” çağrısı üzerine 2008 yılından bu yana yazılı olarak rastlanılmayan Kürt hikayelerini, oyunlarını bir araya getirmeye başlayan bir çîrokbêj (hikaye anlatıcısı) ve dengbêj. Duymak bugüne kadar aralarında çoğunluğu şarkılardan oluşan 32’si hikaye, 38’i oyun olmak üzere 642 Kürtçe eseri yazılı hale getirdi. Daha çok Botan yöresine ait hikayeleri bir araya getiren Duymak, elinde hiçbir yerde yazılı olarak ulaşılamayan hikayelerle oyunları bir kitapta toplamayı amaçlıyor.
 
Cizre’nin Kırkkuyu (Deştalela) köyünde 1958 yılında dünyaya gelen Duymak, 1994’te köylerinin boşaltılmasının ardından Cizre’ye yerleşti. Bir süre çeşitli işlerde çalışan Duymak, daha sonra kendisine açtığı giyim mağazasında bir taraftan esnaflık yaparken, bir taraftan da dengbêjlik yapmaya başladı. İlkokul mezunu olan Duymak, 2009 yılında Kürt Dili Araştırma ve Geliştirme Derneği’nin (Kurdi-Der) açılması ile birlikte önce dernekte gençlerle birlikte dilini öğrendi. Ardından dernek yöneticiliği de yapan Duymak, eğitimini tamamladıktan sonra Kurdi-Der’de Kürtçe eğitmenliği yapmaya başladı.
 
Kürt hikayelerini bir araya toplama sürecini Mezopotamya Ajansı’na (MA) anlatan Duymak, 2008 yılında başladığı serüvenine Kurdi-Der’in Olağanüstü Hal (OHAL) kapsamında çıkarılan Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kapatılması sonrası evde devam ettirdiğini söyledi.
 
‘SADECE ÇOCUKLUĞUMDAN AKLIMDA KALAN HİKAYELER’
 
Çalışmalarını daha çok dil üzerine yoğunlaştırdığını belirten Duymak, bir araya getirdiği hikayelerin çoğunun çocukluğunda köyde ailesi ve çevresi tarafından anlatılan hikayeler olduğunu ifade etti. Bir araya getirdiği hikayelerin sadece aklında kalanlar olduğunu da dile getiren Duymak, “32 hikaye var elimde şu an. Çocuk hikayeleri, aşk hikayeleri, savaş hikayeleri şeklinde. Uzun hikayeler var. Kısa olan hikayeler de var. Kitaplaştırılacak şekilde hazırladım. Çocukluğumdan aklımda kalanlar bunlar. Cizre’ye yasak konulmadan önce hafızam çok iyiydi. Kafamda bile tutabiliyordum. Ancak yasak ile birlikte yaşadığımız psikolojik sorunlar nedeniyle unutkanlık başladı. Bazen yazmaya çalışıyorum ancak bir anda unutabiliyorum. Bünyem zayıflamış aslında bir anlamda. Ama tüm bu faktörler yazmamızı engelleyemedi” ifadelerini kullandı.
 
Yazdığı hikâyelerin net bir tarihi olmadığını ve dilden dile aktarılarak bugüne ulaştığını kaydeden Duymak, “Ben de bugüne kadar yazılı olarak aktarmadım. Sözlü olarak geldi bugünlere. Ama şimdi kitaplaştırmak istiyorum. Daha önce birkaç defa kitaplaştırmak istedim. Ancak imkânım olmadı. Ama elimde şu anda bir kitap basılacak kadar hikâye hazır yazılı bir şekilde bekliyor” diye aktardı.
 
‘YAZMAK DENİZİN ÜSTÜNDE YÜRÜMEK GİBİ’
 
“Çirokları, stranları, oyunları yazdığım zaman tek başıma olmayı tercih ediyorum” diyen Duymak, yıllarca sözlü olarak dinlediği hikayelerin, oynadıkları oyunların, dillendirdiği şarkıların yazılı hale getirilmesi sırasında yaşadığı duyguyu ise, “Yazmaya başladığımda dünyam değişiyor. Beni alıp götürüyor. Başka bir dünyada gibi hissediyorum. Bir an çocukluğuma geri dönüyorum. Bu alemden başka bir aleme gitmiş gibi oluyorum. Yani denizin üstünde gezmek gibi bir hisse kapılıyorum” sözleriyle anlattı.
 
Hikayelerin farklı hikayeler olduğunu da ekleyen Duymak, yazıya döktüğü hikayelerin farklı anlatımları ile karşılaşmadığını köyden köye dahi benzer bir anlatıma sahip olduğunu aktarıyor. Derlediği hikayelerden sadece birinin yazılı haliyle karşılaştığını belirten Duymak, onun da İhsan Colemêrgî tarafından kaleme alınan “Cembelî kurê mîrê Hekaryan” hikayesi olduğunu söyledi. 
 
'İNSAN HİKAYELERİNİ KAYBEDERSE TOPLUMU DA KAYBEDER'
 
Bir araya getirdiği hikayelerin kitaplaştırılması için desteğe ihtiyacı olduğunu dile getiren Duymak, “Bunlar bizim kültürümüzdür. Saklanmış, kimsesiz kalmış durumda. Botan bölgesinde kimse sahip çıkmadığı gibi diğer bölgelerde de sahip çıkılmamış. Amed, Serhat bölgelerinde neredeyse kalmamış. Biz de gidersek tamamen bitecek, unutulacak. Tarihte kaybolacak. İnsan kültürünü, tarihini, hikayelerini kaybederse toplumu da kaybeder” dedi. 
 
‘BUNLAR AŞKIMIZ, KAVGAMIZDIR, SAHİP ÇIKILMALI’
 
Geçtiğimiz günlerde yaşamını yitiren dengbêj Fadil Cizîrî’yi hatırlatan Duymak şöyle devam etti: “Bu çirokbêjler, bu dengbêjler hepsi bizim kültürümüzdür. Bunlar aşkımızdır. Kavgamızdır. Bilginlerimizdir. Her şey bu hikayelerin içinde var. Bunlara sahip çıkılmalı. Benim şu an imkanım yok bunları kitaplaştırmaya ama benim görevimdir bunları toplamak. İmkanım olsaydı eğer şimdiye kadar kitap haline getirmiştim ben bunları. Şu an için her şey hazır sadece destek verilmesi gerekiyor.  Bir hedefim bir amacım vardı. Bu hikayeleri, oyunları ve stranları herkesin eline verip oynamalarını istemiyorum. İstiyorum ki; bu oyunların hem bölgede oynanması sağlansın ve görüntülere alınsın. Halen üzerimde bir görev olarak görüyorum. Kitaplaşacağına inanıyorum ve bunun için çabalıyorum ama bunlar sadece kitap olarak da kalsın istemiyorum. Her şeyden önce bu konu hakkında bölgede bir komisyon kurulması gerekiyor. Dengbêjlerin, çirokbêjlerin, oyuncuların bir araya toplanması gerekiyor. Önceliğimiz bu olmalıdır. Biz bu öneriyi 2012 yılında Cizre Mem û Zin Kültür Merkezi’ne yapmıştık. Bir komisyon oluştu ve köylere de giderek bu çalışmayı yürütüyorduk. Farklı hikayeleri toplamaya çalıştık. Ancak başarılı olamadık. Bizim yapmamız gereken bu tarihi ortaya çıkarmaktır.”
 
MA / Ahmet Kanbal