Bateyî: Her Kürt ‘Ben bugün dilim için ne yaptım?’ diye sormalı

img

VAN - Kürtçe ve Kürtçe yayıncılık üzerinde devletin ince bir baskı politikası uyguladığını dile getiren Sîtav Yayınevi sahibi yazar Qahir Bateyî, buna karşı her Kürdün kafasını yastığa koyduğunda “Ben bugün dilim için ne yaptım” diye kendisine sorması gerektiğini kaydetti.

İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi'nde "anadilde eğitime" özel bir vurgu yapılmasına rağmen Türkiye'de çözüm sürecine son verilip, yeniden savaş politikalarına sarılması ile birlikte Kürtçe üzerindeki baskılar da 90'lı yılları adate geride bıraktı. Kürtçe eğitim veren özel okulların kapılarına kilit vurulurken, Kürtçe yayın yapan radyo, televizyon, gazete, dergi ve haber ajanslarının tamamı KHK ile kapatıldı, çalışanları gözaltına alınıp, bir kısmı tutuklandı. Yine Kürtçe tiyatro yapan Diyarbakır Şehir Tiyatrosu’nun çalışanları işten çıkarıldı, birçok Kürt yazar çalıştıkları kamu kurumlarından ihraç edildi, Kürtçe şarkı söyledikleri için lise öğrencileri gözaltına alındı, kayumların belediyelere atanmasıyla birlikte Kürtçe cadde, sokak, park isimleri bir bir değiştirildi.
 
Ağırlıklı olarak Kürtçe kitaplar yayımlayan Sîtav Yayınevi sahibi Qahir Bateyî, Kürtçe yayıncılığın OHAL sürecinde yaşadığı zorluklar ve devletin Kürtçeye dair izlediği politikaları değerlendirdi. 
 
Kürt yayıncılığının iki yıllık OHAL sürecinde çok sıkıntılar yaşadığını söyleyen Bateyî, OHAL'in resmi olarak kaldırılmasının ardından da aynı durumun devam ettiğini ifade etti.
 
‘KURUMLAR KAPATILDIKTAN SONRA SESSİZLİK OLUŞLTU’
 
Kürtçe eğitim veren tüm kurumların kapatılmasıyla Kürt yayınevlerinin büyük bir darbe yediğini vurgulayan Bateyî, "Eskiden Kürtçe eğitim veren kurumlar ve öğrencileri vardı. Bu öğrenciler dili öğreniyordu ve bunu öğrenirken de kaynak ihtiyaçlarını Kürt yayınevlerinden sağlıyorlardı. Ama şuan bu durum ortadan kalktı. Bu kurumlar kapatıldıktan sonra Kürtçe ile ilgili bir sessizlik durumu var. Kürtçe ile ilgili olmayan diğer kurumlarımız da maalesef bu yayınlara sahip çıkmıyorlar" eleştirisinde bulundu.
 
‘AYAKTA DURMAYA ÇALIŞIYORUZ’
 
Kürt siyasetçiler ve kurumlarının Kürtçeye yeteri kadar sahip çıkmamalarını bir “trajedi” olarak değerlendiren Bateyî, özellikle Kürtçe eğitim, kültür ve sanat konularında bir sahipsizlik durumu olduğunu dile getirdi.
 
“Kürtler gelecekleri için mücadele veriyor ama dillerine sahip çıkmıyorlar. Bu da bizim bir trajedimizdir” diyen Bateyî, şöyle devam etti: “Kürtlerin şuan yaşadığı durum ne kadar sıkıntılıysa, Kürt yayıncılığı da aynı sıkıntıları çekiyor. Şuan birçok Kürt ilinde kayyumlar eliyle fuarlar yapılıyor ama o fuarlarda Kürtçe yayın yapan kurumlara yer verilmiyor. Kürtçe yayıncılık yapanlar artık kentlerin hiçbir yerinde bir stant bile açamıyorlar, Kürtçeye teşvik edici çalışmalar yapamıyorlar. Bu da Kürtçe üzerinde ne kadar baskı ve zulmün olduğunu gösteriyor. Kürtçeye direk bir müdahale yok ama etrafı sarılıp adeta bu kurumların kapatılmasına dönük bir baskı var. Biz de bu baskılara karşı tüm gücümüzle ayakta durmaya çalışıyoruz." 
 
'BİR DİL İÇİN EN BÜYÜK TEHLİKE...'
 
Bateyî, bu nedenle artık ‘Kürtçeye sahip çıkın’ şeklinde bir çağrı yapmanın da anlamını yitirdiğini ifade etti. İnsanın önce dilini sevmesi, sonra da yaşamın her alanına alması gerektiğinin önemi üzerinde duran Bateyî, “Kürtler diline sahip çıkmaz, yaşamının bir parçası haline getirmezse bunun ağır sonuçlarını görür. Özellikle bir süre sonra gençler Kürtçeyi artık yabancı bir dil olarak görmeye başlıyorlar. Türkiye'de Kürt diline yönelik öyle bir asimilasyon politikası var ki, diyebiliriz ki Kürtçe artık ölüme yaklaşıyor. Bunu bir kaç yıl önce diyemezdik ama gelinen nokta maalesef bu. Kürtler çok Kürtçe kitap basabilir, TV'leri olabilir ama yeni jenerasyon artık Kürtçe konuşmuyor ve bilenler de Kürtçeyi unutuyorlar. Bu durum Kürtçe için büyük bir tehlike barındırıyor. Bir dil için en büyük tehlike işte budur. Devlet bunu gördükçe zaten bu asimilasyon politikalarıyla ulaşmak istediği noktaya yaklaştığını düşünüyor. Buraya yaklaştığı için de artık direk bir yasaklama yerine bu politikasını devam ettiriyor" şeklinde uyarı ve eleştirilerde bulundu.
 
‘KÜRTÇEYİ YAŞAMIN MERKEZİNE OTURTMAK GEREK’ 
 
Bateyî, devletin toplumsal ihtiyaçları bastırmak ve bir halkı bitirmek için izlediği bu politikaya karşı Kürtlerin de bir bütün olarak dilini daha da geliştirmek için mücadele etmesi gerektiğinin altını çizdi.
 
Bunun için de her Kürdün basit ve gündelik yaklaşmak yerine Kürtçeyi yaşamının merkezine oturtması gerektiğini vurgulayan Bateyî, “Sen diline sahip çıkmazsan o demek oluyor ki sen de bu yasaklamanın bir parçası olursun. Evde, işte, kurumda, siyaset yaparken Kürtçe konuşmuyorsan o zaman devletin yapmak istediğinin bir parçası oluyorsun. Bir Müslüman başını yastığa koyduğunda nasıl 'Ben bugün Allah için ne yaptım?' sorusunu sorması gerekiyorsa bir Kürt de; 'Ben bugün dilim için ne yaptım?' diye kendisine sorması gerekiyor" dedi.