DERSİM – Doğası ve kültürüyle hedef alınan Dersim’e dönük politikaları yorumlayan Dersimli şair ve yazar Fadıl Öztürk, devletin bu coğrafyada yaşayan her şeye “ateş mezarları” kazdığını ifade etti. Öztürk, kentte yaşananları Yunanistan iç savaşına benzetti.
Osmanlı’dan bugüne sahip olduğu Kürt-Alevi kimliği nedeniyle soykırım ve saldıra maruz kalan Dersim, son dönemde askeri amaçlarla çıkarılan orman yangınları ile gündemde. Eşsiz güzellikteki doğasının baraj, HES ve madencilik projeleri ile tahrip edilmek istenmesinin yanı sıra özellikle son 3 aydır çıkarılan yangınlar ile kentin ormanlarının önemli bir bölümü küle dönüştürüldü. Dersim’in ciğerleri olan ormanları ile birlikte kent halkının doğayla bütünleşen inançsal kutsalları da bu yangınlarla hedef alındı.
Kentin hemen her gün başka bir noktasındaki ormanları saran alevleri söndürmek için resmi görevliler tarafından hiçbir adım atılmazken, sivil halkın da yangınları söndürmek için bu bölgelere ulaşmaları engellendi. Nitekim bu engellemeler sonucunda ilk dönemlerde yangınları söndürmek için gösterilen çabalarla da artık karşılaşılamıyor.
Kentin üstünü yangınların dumanı kaplamasına rağmen, aynı zamanda belediyeye kayyum olarak atanmış bulunan Vali Tuncay Sonel ise, hayata geçirilen projeler ile “kentin artık rahat gezilebilir bir turizm bölgesi olduğu” mesajlarını vermekle meşgul.
Kentin kimliğini ve doğasını hedef alan politikalarını, yaşadığı İzmir’den memleketine gelen Dersimli şair ve yazar Fadıl Öztürk değerlendirdi.
YUNANİSTAN İÇ SAVAŞI’NA BENZETTİ
Kentin orman yangınları çıkarılan bölgelerinin insansızlaştırılmak istendiğini dile getiren Öztürk, bu durumu 1946-49 yılları arasında yaşanan Yunanistan iç savaşı sırasında yürütülen politikalara benzetti. Öztürk, bunu “Yunanistan iç savaşında da devlet, komünistleri yalnız bırakmak için tüm kırsal bölgeleri insansızlaştırdı. Dersim’de de bugün durum aynı…1994 yılında köy boşaltmaları ile başlayan insansızlaştırma politikası bugün de sürüyor” sözleriyle dile getirdi.
Ege ve Akdeniz bölgelerindeki ormanlar korunma altına alınıp, en üst düzeyde önlemler alınırken, aynı haritanın içinde yer alan Dersim ormanlarının ise aynı ilgiyi görmediğini ifade eden Öztürk, kentin yakılarak yok edilmek istendiğini kaydetti.
‘ATEŞ MEZARLARI KAZILIYOR!’
Şair Öztürk, askeri amaçlarla çıkarılan bu yangınlarla birlikte kentteki durumu şu sözlerle dile getirdi: “Devlet, Dersim’de havadan kontrol etmek dışında hiçbir kontrolü doğru dürüst sağlayamıyor. Karakolları da neredeyse gökyüzüne inşa edecek gibi yüksek yerlere yaptılar. Bu karakollar arası ilişkiyi de helikopterler sağlıyor, kara ile ilişkileri kalmadı. Kalan dağ, orman, vadi, yeşillik suyu da ortadan kaldırmak istiyorlar. Devletin Dersim’i var etme, hayat verme gibi bir derdi yok. Bir anlamda bu coğrafyada yaşayan her şeye ateş mezarları kazılıyor. Önümüze koyulan tek alternatif, yangından mezarlar. Bu devlet bunu yaparken hiç utanmıyor, harlanmıyor, sıkılmıyor. Dünyanın gözü önünde yapıyor.”
‘İÇİMİ EN ÇOK ACITAN …”
Bu sözlerinin devamında “Biz de ne yazık ki devletin bu yaptıklarını normalmiş gibi kanıksamış durumdayız” özeleştirisinde bulunan Öztürk, dün başlatılan Çözüm Süreci’nin bugün Kürtleri yok etmeye dönüştüğünü, topyekün bir savaş başlatıldığını vurguladı.
Öztürk, “Ulusal güçler AKP eliyle bugün Kürtlerden ayağa kalkmasının intikamını alıyor. Günümüzde süren operasyonlar öyle rutin, gelip geçici mevsimlik operasyonlar değildir. Yok etme ve intikam alma operasyonlarıdır. Dediğim gibi bizi ateş mezarlarına gömmek istiyorlar. İçimi en çok acıtan ise, bize tahammül etmeyen devletin zulmüne bizim tahammül edebilmemizdir” ifadelerini kullandı.
‘KENT, ŞİDDET LUNAPARKI’NA DÖNÜŞTÜRÜLMÜŞ’
Şair Öztürk, bu son gelişinde kentte nasıl bir atmosferle karşı karşıya kaldığı sorusuna ise, şu yanıtı verdi: “Dikkatimi çeken ilk şey ışıklandırmalar oldu. Bir yandan dağlarımızı yakanlar, şehir merkezini ışıklandırarak aydınlattığını söylüyor. Bu bir tasarlanmış alay etme biçimidir. Yine özelikle Osmanlı motiflerine yer verilmesi, var olan kültürü yok etmeye yöneliktir. Dersim adeta lunaparka dönüştürülmüş…Ama bildiğimiz eğlence lunaparkı değil, şiddetin lunaparkı!
Yine Vali, Dersim’i ‘turizm kenti’ yaptığını söylüyor. Bana bu yıl gezmek için Dersim’e gelen tek bir insan göstersin, derim ki evet, doğrudur. Kayyumdan sonra turizm kenti oldu, dolup taştı. Ama yok öyle bir şey…Avrupa ve diğer illerde yaşayan Dersimliler olarak dahi kendi topraklarımıza gelemedik yaşananlardan kaynaklı…Nasıl oluyor da dışardan insanlar gelebiliyor. Bir kere Dersim’e adım atar atmaz birçok kontrol noktası ve bariyerlerle karşılaşıyoruz. O zaman, turizm kentinde bu kadar önlem neye diye sorarlar?”
FADIL ÖZTÜRK KİMDİR?
1955 Dersim doğumlu şair ve yazar, 12 Eylül döneminde Dev-Yol Davası’ndan yargılanıp müebbet hapis cezası aldı ve 10 yıl cezaevinde kaldı. “Suyu Uyandıran Sesim Olsun (1988)”, “Esmer Bir Acı (1995)” ve “Hep Kuzeydi Gözlerin (2000)” isimli şiir kitapları yayınlanan şairin kaleme aldığı şiirler yine Kunduz Düşleri ve Ütopya dergilerinde yayımlandı.
“Suyu Uyandıran Sesim Olsun” adlı eseri ile 1988 yılında Enver Gökçe Şiir Yarışması’nda üçüncülük ödülü aldı.
Edebi ve siyasi içerikli çalışmalarını sürdüren Öztürk, 8 Aralık 2004’te “Türkiye’deki Kürtlerin talepleri” başlığı altında Herald Tribune gazetesine yarım sayfalık ilan veren 198 isim arasında yer aldı. 15 Eylül 2005’de bir sivil irade girişimi şeklinde kurulan Munzur Aydınlar Platformu’nun koordinasyon kurulu üyesi olan Öztürk, halen Dersim Araştırmalar Merkezi bünyesinde çalışmalarını sürdürmekte ve Artı Gerçek sitesinde yazarlık yapmakta.
MA / Semra Turan