WAN - “Kadınlar Barışı Konuşuyor” şiarıyla düzenlenen serbest kürsüde TJA Aktivisti Sebahat Tuncel, barışın önemine işaret ederek, “Komisyonun gidip Sayın Öcalan ile görüşmesi lazım" dedi.
Wan’da Tevgera Jinên Azad (Özgür Kadın Hareketi-TJA) öncülüğünde 1 Eylül Dünya Barış Günü kapsamında “Kadınlar Barışı Konuşuyor” şiarıyla serbest kürsü kuruldu. Merkez Rêya Armûşê (İpekyolu) ilçesinde bulunan Sanat Galerisinde kurulan kürsüye, TJA aktivisti Sebahat Tuncel, Barış Anneleri Meclisi üyeleri, DEM Parti Wan Milletvekili Gülderen Varlı, Wan Büyükşehir Belediye Eşbaşkanı Neslihan Şedal ile çok sayıda kişi katıldı. Kadınların beyaz tülbentlerle katıldığı etkinlikte “Ji bo avakirina civakeke demokratîk û azad jin li ser aştiyê diaxivin” yazılı pankart asıldı.
Serbest kürsüde ilk konuşan DEM Parti Wan Milletvekili Gülderen Varlı, kadınların beyaz renklerle barışı simgelediğini ifade etti. Gülderen Varlı, “Erkeğin kurduğu ulus-devlet içinde savaşın yakıcılığını en çok biz kadınlar yaşıyoruz. Bunun örneğini bugün Filistin’de görüyoruz. Tüm dünyanın gözü önünde büyük bir savaş yaşanıyor. Tüm dünyanın bu savaşa karşı barışı haykırması gerekirken, erkeği-devleti koruyan zihniyet Filistin’i görmüyor. Alanlarda en çok anneler haykırıyor. Çünkü acının en büyüğünü anneler yaşıyor. Biz kadınlar yaşamın hiçbir yerinde nefes alamıyoruz. Barışı tüm kadınlar istiyor. Biliyorsunuz ki Sayın Abdullah Öcalan barış masasını ortaya koydu. Barışın nasıl oluşturulacağını ortaya koydu. Biz kadınlar kararlıyız, barışı getireceğiz. Öldürülsek de barışı getireceğiz. 1 Eylül Dünya Barış Günü’nü bizler yaşatacağız” dedi.
'BARIŞIN SAVUNUCUSU OLMAK ZORUNDAYIZ'
“Barış bizim hayatımızda ne değiştirecek” diye soran Sebahat Tuncel, bunları konuşmanın önemli olduğunu vurguladı. Sebahat Tuncel, “Evi, köyü yakılan, çocuğu şehit olan çok sayıda aile var Wan’da. Özel sömürge hukukunun dayattığı birçok şey var ve bunlar sonucunda alanlarını terk etmek zorunda kalan sayısız insan var. Savaş bizim hayatımızdan ne götürdü diye konuşmak lazım. Bizi ‘terörize’ etti ve bizi ‘yurttaş’ olmaktan çıkardı. Söz konusu Kürtler olunca kısıtlanması doğal görüldü. Batıda bir eylemde yapılan gözaltılarda 2911 sayılı kanundan soruşturma başlatılırken, Kürdistan’da propagandadan veya örgüt üyeliğinden soruşturmalar açıldı” şeklinde konuştu. Filistin halkına karşı bir soykırım düzenlendiğinin altını çizen Sebahat Tuncel, “Filistin halklarına ve kadınlarına yönelik soykırıma tüm dünya sessiz. Suriye’de hala El-Kaide, DAİŞ gibi örgütler kadınlara saldırmaya devam ediyor. Kadınlar köle pazarlarında satıldılar. Savaş kadınlar açısından çok daha derin yaralar açıyor. Kadınlara yönelik taciz ve tecavüzler artıyor savaş süreçlerinde. Ruanda’da kadınlara yönelik cinsel suçlar savaş suçu ilan edildi. Kadınlar olarak biz barış savunucusu olmak zorundayız. Dünyanın neresinde olursak olalım bunu savunmak zorundayız” dedi.
‘DEVLET ŞİDDETİNİ DE KONUŞMAMIZ LAZIM’
Türkiye’de bir sürecin başladığını belirten Sebahat Tuncel sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu sürecin başarıya ulaşmasını çok istiyoruz. Ama bunun için bir yüzleşmeye ihtiyaç var. Türkiye’de bunları tartışmadan Meclis’te kurulan komisyonla bir şeyler tartışmaya başlatıldı. Bu da kıymetli ama yeterli değil. Savaşın yoğun olduğu her yerde kadın barış örgütleri kuruldu. Tüm kadınların bu sürece dahil edilmesi gerekiyor. Batı ile Doğu’nun aynı ruhta birleşmesi ve barışı talep etmesi gerekiyor. ‘Bu devlete güven olur mu’ gibi çok sayıda soru var. Mevcut iktidarlar bizim hafızamızda olumsuz bir yerde duruyor. Dersim’i, Roboski’yi, Madımak’ı gören ve yüzleşmeyen bir halkız. Türkiye ‘Terörü çözeceğiz’ diyor. Ama bu yanlış bir dildir. ‘Terör’ varsa şiddet de vardır. O zaman bizim devlet şiddetini de konuşmamız lazım.
KÜRTLER 1924 ANAYASASI İLE İNKAR EDİLDİ
Sayın Öcalan, PKK’nin niye çıktığını çok açık bir şekilde ifade ediyor. Ama ondan öncesinde de bu ülkeyi Türkler ve Kürtler birlikte kurdu. Kürtler 1921 Anayasası ile Cumhuriyeti gönüllü olarak birlikte kurdular ama sonrasında 1924 Anayasası ile birlikte inkar edildiler dağa çıkarıldılar ve kart kurt sesleri çıkarmaya başladılar. Ardından isyanlar başladı. İşte PKK’nin kuruluşu buna dayanıyor. Sayın Öcalan eşit yurttaşlık ile silahlı mücadelenin son bulup demokrasinin konuşulmaya başladığı bir sürece geçiş yapılması gerektiğini söyledi. PKK’ye fesih çağrısı yaptı ve PKK de kongresini toplayıp kendini feshetti ve koşullar oluşursa geleceklerini söyledi. Hukuki ve siyasi güvence ile bu mümkün olabilir. Kürtler Türkiye Cumhuriyeti’nin tüm haklarından faydalanmalı. Bizim kimliğimizi kabul etmiyorlar, reddediyorlar. Ben Kürt doğdum Kürt yaşayacağım. Ama bana diyorlar ki ‘Sen Kürt doğdun Türk yaşayacaksın’. Doğal haklar Türklere varsa neden Kürtlere yok. Eşit yurttaşlık temelli doğal haklarımızdan neden faydalanamıyoruz. Sayın Öcalan da, eşit yurttaşlığı uygulayın gerisini ben yapacağım, diyor. Konuşmanın suç olduğu başka bir dünya ülkesi yok. Türkiye’de konuşmak yasak ve suç. O yüzden aslında Devlet Bahçeli’nin çağrısıyla başlayan süreç var. Devlet Bahçeli norm devletini temsil ediyor. Mevcut haliyle Kürt sorunun çözümsüzlüğünü gördü ve başka türlü olamayacağını anladı. O nedenle ‘Öcalan gelsin Meclis’te DEM grubunda konuşsun ve umut hakkından da faydalansın’ dedi. Çünkü artık Kürt sorununu güvenlikçi politikalarla sürdürülemeyeceğini anladı. Daha önce Turgut Özal devlet olarak bunu görmüş ve müdahale etmek istemişti.
KOMİSYONUN ÖCALAN'LA GÖRÜŞMESİ LAZIM
İktidar medyasının daha dili değişmedi. İkincisi de komisyonun gidip Sayın Öcalan ile görüşmesi lazım. Yine yasal güvenceler yapılmalı. Kayyımlar geri çekilsin ve halka teslim edilsin. Gerekli hukuki düzenlemelerin yapılması ve demokrasi ile özgürlük için alanların açılması lazım. Bir adım atarken, ‘başıma bir şey gelir mi’ diye düşünmememiz lazım. Türkiye’nin demokratikleşmesi için komisyonun bu adımları atması gerekiyor. Yeni bir süreç başlatılmalı. 1 Eylül vesilesiyle silahların susmasının önemini vurguluyoruz. Barışı hepimiz istiyoruz.”
‘DAHA ÇOK ÇALIŞACAĞIZ’
Ardından kadınların yaşadığı sorunlara ve toplumsal yozlaşmaya değinen Sebahat Tuncel, “Kadınlar olarak yaşadığımız çok ciddi sorunlar var. Yoksulluk, taciz, tecavüz bizim için büyük bir sorun. Bizim başımıza bela olan erkeklik sorunudur. Herkesin hayatı değerlidir, kadınların hayatı daha değerlidir. Mafya ülkesi haline geldik. Halk ile birlikte özgür bir yaşam kurma zamanı. Çocuklarımızın bir kısmı Avrupa’ya gitti bir kısmı da yoz yaşamın içinde heba oluyor. Önümüzdeki dönem asıl iş bize, size düşüyor. Barış süreci başlıyor biz daha çok çalışacağız. Önümüzdeki engelleri kaldırın biz kendi engellerimizi aşarız” ifadelerini kullandı.
'ÖCALAN ÖZGÜR OLMADAN TÜRK HALKI DA ÖZGÜR OLAMAZ’
Sonrasında söz alan Barış Annesi Zekiye Kaya, tüm halkların 1 Eylül Dünya Barış Günü’nü kutlayarak, “Biz anneler barışı dilimizden düşürmüyoruz. 4 annemiz Meclis’e gitti ve Kürtçe konuşmalarına izin verilmedi. Biz hiçbir dile karşı değiliz. Ama bizim de dilimize karışılmamalı. Biz başka dil bilmiyoruz. Kendi dilimizi biliyoruz. Sayın Öcalan yeni bir süreç başlattı ve Sayın Öcalan özgür olmadan Türk halkı da özgür olamaz. Tüm tutsaklar serbest bırakılmalı. Anneler barış istiyor. Barışı çok yakında göreceğimize inanıyoruz. Biz adalet, eşitlik ve barış istiyoruz. Kimse ölmesin. Ne kadınlar ölsün ne de gençler. Barış emeklerinizi yükselteceğimizin sözünü veriyoruz” dedi.
Wan Büyükşehir Belediyesi kayyımı tarafından işten çıkarılan işçilerden biri olan Berivan Tibelik, “Ne olursa olsun barıştan yanayız ve barışı kadınlar inşa edecek” diye belirtti.
‘DÖRT PARÇA KÜRDİSTAN’A SELAM OLSUN’
Barış Annesi Kevser Fidan, “Şehitlerin kanı boşuna akmadı. Yıllarca katledildik. Dört parça Kürdistan’a selam olsun. Eskiden kadınlar konuşamıyordu. Konuştuğunda susturulurdu. Ama Sayın Öcalan kadınlara konuşma hakkı verdi” sözlerine yer verdi.
‘ÖCALAN’IN ÇAĞRISININ TOPLUMSALLAŞMASI İÇİN ÇOK ÇALIŞMALIYIZ’
Wan Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı Neslihan Şedal ise yürütülen barış mücadelesine değindi. Neslihan Şedal, “Ortadoğu’da kadınlar beyaz tülbentleri ile barışın öncülüğünü yapıyor. Özel savaş politikalarına karşı kadınlar her ne kadar direniyorsa da onlara karşı çok çirkin saldırılar da yürütülüyor. Halklar Önderi Sayın Abdullah Öcalan, kadınlar için Rönesans benzetmesi yapmıştı ve önümüze büyük bir hedef koymuş, sürecin öncülüğünü kadınların üstleneceğini söylemişti. Bir hafta içinde 4 kadın katlediliyorsa bu kadın yaşamı üzerinde inşa edilen bir zihniyettir. O nedenle tüm alanlarda kendimi güçlü bir irade haline getirmemiz lazım. Bu süreçte en ağır sorumluluk kadınlara düşüyor. Bizim de barışa hizmet etmemiz gerekiyor. Sayın Öcalan’ın çağrısının toplumsallaşması için çok çalışmalıyız. İşte o zaman tecrit de kırılır, tutsaklar da bırakılır ve barış da gelir. Direnen tüm herkesi, şehit düşenleri, zindanda ve alanlarda direnen herkesi selamlıyorum” dedi.
Son olarak konuşan Barış Annesi Mevlüde Azan, “Biz barış istiyoruz. Canımızı verdik, evimizi verdik, her şeyimizi verdik ama pişman değiliz. Biz barış istiyoruz. Hiçbir anne ölüm istemiyor” şeklinde konuştu.
Serbest kürsü konuşmaların ardından “Jin, jiyan, azadî” sloganları ve zılgıtlar eşliğinde son buldu.