ANKARA - S ve Y tipi cezaevlerine ilişkin konuşan DEM Parti Milletvekili Heval Bozdağ, “Elâzığ 1'inci Ağır Ceza Mahkemesi tarafından onanmış Emin Güler kararı var. Bu idare gözlem kurullarıyla ilgili bundan sonra emsal karar olacak mı” diye sordu.
Adalet Bakanlığı ve bağlı kurumların bütçe teklifi görüşmeleri, Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu’nda devam ediyor. Teklife dair Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Milletvekilleri Heval Bozdağ, Sırrı Sakık ve Ömer Faruk Hülakü konuştu.
Türkiye’deki S ve Y tipi cezaevlerine ilişkin değerlendirmelerde bulunan Heval Bozdağ, “Bugün 2024 yılında Birleşmiş Milletler İşkenceye Karşı Komitenin Beşinci Dönemsel Raporu'nda bu durum gündeme geldi ve ele alındı, kabul edilemez olarak görüldü, Avrupa Konseyi İşkenceyi Önleme Komitesi bunu kabul edilemez olarak gördü. Anayasa'mız 17/1'de var, ‘Kişinin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkı güvence altına alınmıştır’ diyor ve maalesef ki kendi hukukumuza, yasalarımıza dahi uymuyoruz. Sunumunuzda, sayfa 27'de var, diyorsunuz ki: ‘Ceza infaz sisteminde amaç yalnızca suçluları cezalandırmak değil, onları yeniden topluma kazandırmak, toplumsal ihtiyaçlara cevap veren bir ceza infaz sistemi oluşturmak ve yine, insan hakları standartlarına uygun, modern ve rehabilitasyon odaklı kurumlar inşa etmek’ S ve Y tipleri, yüksek güvenlikli cezaevleri bu durumda neyi ifade ediyor? Bu söylediklerinizin karşılığı mıdır bu cezaevleri? Ve, bu kurumları yürütmek üzere ceza infaz yasaları düzenlenmiş, 5275 sayılı Yasa ve o yasada dahi havalandırma hakkından bahsediliyor, gözetilmeme hakkından bahsediliyor ama maalesef ki kendi kanununuza, yasanıza dahi uymuyorsunuz” dedi
‘KANUNLARA UYMUYORSUNUZ’
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’a “Kanunlara uymuyorsunuz” diyen Heval Bozdağ, “Bu hak ihlallerine, işkencelere karsı mahpuslar bugün açlık grevindeler. Sincan'da, Antalya'da, Çorlu'da, Kırşehir'de açlık grevleri devam ediyor, mahpuslar başka cezaevlerine sevklerini istiyorlar, bu kuyu tipi cezaevlerinin kapatılmasını istiyorlar. Bu duruma karşı tutumunuz nedir? Yaşamları sizin sorumluluğunuzda ve birçok hak savunucusu ve kurum S ve Y tipi hapishanelerin insana dair işkence merkezleri olduğu tespitini yapıyor ve siz buna karşı duyarsız kalamazsınız. Bugün bir cezalandırma yöntemi olarak kapatılmanın bile tartışılması gereken bir yerde mahpuslara ayrımcılık uygulanması, yüksek güvenlikli gibi kategorize edilerek buralarda izolasyona tabi tutulmaları suçtur, insan hakkı ihlalidir. Kapatılmanın gayesi aşılmıştır, insan sağlığına zarar verecek bir cezalandırma yöntemine dönüşmüştür, bu kötü muamele ve işkence suçudur. Diğer taraftan, Sayın Bakan, bu cezaevlerinin yapımı için milyarlarca lira para harcanmış, kamu kaynakları heba edilmiş ve belli gruplara aktarılmış olarak görülüyor. Bunların iktidarınızla ilişkili sermaye ve yandaş gruplar olduğu görülüyor. İhalelerin büyük bölümü pazarlık usulünde yapılmış yani adrese teslim ihaleler . Hâlâ yeni cezaevleri yapmadaki ısrarınızı nereye bağlayalım? AYM kararları, AİHM kararları var ve yakın zamanda Elâzığ'da infaz hâkimliğinin, idare gözlem kurullarının görev ve sorumluluklarının sınırlarını çizen Elâzığ 1'inci Ağır Ceza Mahkemesi tarafından onanmış Emin Güler kararı var. Bu idare gözlem kurullarıyla ilgili bundan sonra emsal karar olacak mı, olmayacak mı; bunu bekliyoruz” diye konuştu.
‘AİHM KARARLARINI UYGULAYIN’
“Beyaz Toroslarla” ilgili yaşadıklarını anlatan Sakık, “Tesadüfler sonucu buradayız. Bu beyaz Toros'la cinayet işleyenler sizin döneminizde olmadı, bunu biliyorum ama sizin döneminizde bu katillerin hepsi aklandı. Ben birçok duruşmaya katıldım; yargıçlarla dalga geçiyorlardı, 10 insanı öldürmüşlerdi, yakmışlardı -Vartinis davasında- yargıç ‘Neden söndürmediniz?’ diyordu, ‘Görevimiz söndürme değil’ diyordu. İşte beyaz Toros'un bizim hayatımızda yeri budur, böyle bilinmesi lazım. Onun için, biz gördüğümüzde emin olun, kimyamız bozulur, bu gecemiz çok kötü geçer. Sevgili Demirtaş tam 3 bin 300 gündür içeride; kızı, çocukları, ailesi tam 475 hafta 950 gün, kayıtsız şartsız her hafta görüşe giderler; Diyarbakır'dan, Edirne'ye giderler. Yolda kazalar geçirdiler; annesi, babası ölümden döndü. Şimdi bir empati yapalım hepimizi Edirne'den alıp Şırnak'a götürseler; ailemizin günahı ne, çoluk çocuğumuzun günahı ne? Biz size dönüp diyoruz ki; Ya, bu ülkede yargı varsa... Anayasa Mahkemesinin kararları var, ‘Bırakın’ diyor ama bu kararlar hayat bulmuyor; taraf olduğumuz uluslararası sözleşmeler var, bunları hayata geçirmiyorsunuz, AİHM ‘Geçirin’ diyor. 1994'te tutuklandık DEP davasında; bir kısmımız tahliye olduk, bir kısım arkadaşımız içeride kaldılar. Dönemin Başbakanı Erdoğan bizi aradı, dedi ki ‘AİHM kararlarını hayata geçiriyoruz. Arkadaşlar, serbest...’ 2004 yılında; bakın, o dönem, sizin iyi döneminizdi ve o kararları hayata geçirdiler, o dönem uluslararası sözleşmelere harfiyen uyuluyordu. Bugün neden uymuyorsunuz?” diye sordu.
‘HAKSIZLIKLARA SON VERİN’
Demokratik Toplum ve Barış Süreci’ne değinen Sakık, “Hem de önemli bir süreçten geçiyorsunuz, bizimle barışacağınızı söylüyorsunuz, ‘Kürtlerle yeniden bir toplumsal sözleşmeyi imzalayacağız’ diyorsunuz ama Kürtlerin, Türklerin sevdiği Selahattin Demirtaş'ı, Figen Yüksekdağ'ı hâlâ içeride tutuyorsunuz. Vallahi bu da bizim kırmızı çizgilerimiz, haksızlık etmeyin, bu arkadaşlarımız sadece siyaset yaptılar, bunların şiddetle hiçbir bağları olmadı. Selçuk Mızraklı, bir hekim, bir belediye başkanı, bir milletvekili, cezasını bitirmiş ama sizin infaz kurullarınız ‘Siz örgütten ayrıldınız mı?’ Ya, bir hekimin ne örgütü olabilir, bir belediye başkanının ne örgütü olabilir, bir milletvekilinin ne örgütü olabilir ya? Örgütümüz Türkiye Büyük Millet Meclisidir, belediyelerdir, halkımızdır. Bir an önce bu haksızlıklara son verin” dedi.
‘KİMSENİN GİRMEDİĞİ KOĞUŞTA HAFTA 2 KERE ARAMA YAPILIYOR’
Son aylarda ziyaret ettiği cezaevlerinde hukuksuzluğun 5 dakikalık konuşmaya sığmayacağını belirten Ömer Faruk Hülakü, hukuksuzlukların bir kaçını şu şekilde anlattı: “Erzincan'a gittiğimde on yıllardır tutsak olan İsmail Berkan temel haklarını talep ettiği için açlık grevine girdi ve iletişim cezasıyla karşılaştı. Aynı şekilde greve katılanlar sürgüne gönderiliyor. Sayın Bakan, bakın, temel haklarını savunan, isteyen kişileri idare sürgüne gönderiyor susturmak için, iletişim cezası veriyor, disiplin cezaları veriyor. Bakın, iletişim cezası alan siyasi tutsakların koğuşuna infaz koruma memurlarından başka hiç kimse girmiyor. Mektup yasağı var, görüş yasağı var, telefonla görüşme yasağı var. Yani o koğuşa hiç kimse girmemesine rağmen o koğuşa haftada iki gün arama yapılıyor. Peki, arama nasıl yapılıyor biliyor musunuz? Bütün eşyaları dağıtılarak, yerlere atılarak. Yani infaz koruma memurunun sayım için girdiği koğuşlara, başka hiç kimsenin girmediği koğuşlara haftada iki kez bezdirmek amacıyla giriliyor ve bütün eşyalar dağıtılıyor; okumak için kullandıkları gözlükler kırılıyor, bunlar için tutanaklar tutuluyor ve bu tutulan tutanaklara hiçbir cevap verilmiyor.
KELEPÇELİ MUAYENE DEVAM EDİYOR
Erzincan Kadın Hapishanesinde Zeynep Erdem on beş yılın ardından hâlâ tecrit koşullarında tutuluyor, kelepçeli muayeneyi kabul etmediği için revire çıkmıyor. Hâlen kelepçeli muayene davam ediyor. Ayda yalnızca 1 kez spora çıkabiliyorlar, mektupları sansürleniyor ya da hiçbir şekilde ailelerine iletilmiyor. Aynı hapishanede Ziynet Sağlam Suriye vatandaşı olduğu için ailesinden gelen paraları kendisine verilmiyor, telefon görüşmelerinde sürekli sorun yaşanıyor.
KENDİ YAZDIĞI KÜRTÇE KİTAP VERİLMİYOR
Kırşehir Hapishanesinde ağız içi aramaları hâlen devam ediyor. Ciddi su bu problemleri var; bırakın içmeyi, el yıkanacak bir su bile oralarda yok. Havalandırma süreleri yalnızca bir buçuk saat. Kürtçe yayınlar yasak. Bir mahpusun kendi yazdığı Kürtçe kitap kendisine bile verilmiyor. Sayın Bakan, bu kitap şu an basımı yapılmış ve Türkiye'de herkes tarafından okunan bir kitap; kendi kitabını cezaevine istiyor, Kürtçe olduğu için cezaevine almıyorlar ve bundan dolayı yirmi aydır görüş yasağı bulunan tutsaklar var. Düzce'de infaz yakma tamamen rutin hâline gelmiş durumda. Halay çektikleri için hücre cezası alan tutsaklar var. Kantinden alınmış bir radyo farklı frekans dinlendiği gerekçesiyle disiplin cezasına konu edilmiş. Üç yıl önce sayımda ayağa kalkmadıkları için üç gün boyunca fiziki işkence uygulanan tutsaklarla görüştüm. Kürtçe mektuplar ‘Tercüman yok’ denilerek iade ediliyor, teslim edilmiyor. Dilekçelere cevap verilmediği için hukuki başvuru yolları fiilen kapalı.
KURUL KARARLARI ZULME DÖNÜŞMÜŞ DURUMDA
Bugün yine bir haber aldım Bucak T Tipi Hapishanesinde otuz bir yıldır tutsak bulunan Mehmet Sait Yıldırım... Bu tutsak ağır kalp hastası, daha bir ay önce kardeşi yaşamını yitirdi kalp krizinden dolayı. İkinci kezdir dokuz ay uzatılıyor. Peki, kim tarafından uzatılıyor? İdari Gözlem Kurulu tarafından. Otuz bir yıl cezaevinde yatmış bir tutsaktan bahsediyoruz. Cezaevi Müdürü, Cezaevi İmamı, bilmem kimler bir araya gelip bunun hakkında karar veriyor. Neye dayanarak? Ne için karar verdiğini kimse bilmiyor. Otuz yılda 30 yaşına gelmemiş bir genç, daha otuz yıl ömür tüketmemiş bir genç otuz bir yıl içeride kalan Sait Yıldırım için ‘Cezaevinde kalması uygundur’ diyor. Bunun cevabını bekliyoruz. Bunun ölmesini mi bekliyoruz? Ağır kalp hastasıdır, tek başına hayatını idame ettiremiyor, bütün kardeşleri, amcaları kalp rahatsızlığından dolayı vefat etmiş. Bugün binlerce hasta tutsak cezaevlerinde ölümü bekliyor, hâlen çıkmıyor. 30 yılı tamamlayan kişilerin bu idari gözlem kurulunun kararları artık bir zulme dönüşmüş ve bunun için bir an önce adım atmanız gerekiyor.”
