'Mehmed Uzun tarihin karanlığında kalan sesleri yeniden diriltti'

img

İSTANBUL - Kalemiyle tarihi bugünlere taşıyan edebiyatçı Mehmed Uzun’u anlatan şair Selim Temo,"Tarihin karanlığına sürüklenmiş sesleri yeniden diriltti. Vatan hasretiyle sürgünlerde yapayalnız ölen Kürt aydınlarını alıp aramıza getirdi" dedi.   

Kürt edebiyatının önemli isimlerinden Mehmed Uzun'un hayata gözlerini yummasının üzerinden 11 yıl geçti. Hayatının büyük bölümünü siyasi nedenlerden dolayı sürgünde geçiren Uzun'un ardında anadilinde kaleme aldığı onlarca eser kaldı. 1953'te o zamanlar Diyarbakır'a bağlı olan Siverek'te dünyaya gelen Uzun, ailesinden dinlediği hikayeleri heybesinde biriktirdi ve edebiyatının temeli yaptı. Anadiliyle büyüyen Uzun, Türkçe ile ilkokul sıralarında tanıştı ve bilmediği bir dilde eğitim görmekten dolayı ilk yıllarda büyük zorluklar yaşadı. 
 
SÜRGÜNDE EDEBİYAT...
 
12 Mart Muhtırası sonrasında tutuklanarak Diyarbakır Askeri Cezaevi'ne gönderilen Uzun, burada Kürt bilge Musa Anter ve kuzeni Ferit Uzun'un yardımıyla anadilinde yazmayı öğrendi. Ankara Teknik Öğretmen Okulu'nda eğitimine devam eden Uzun, arkadaşlarıyla kurduğu Komal Yayınevi'nde çıktıkları Rizgarî (Kurtuluş) isimli Kürtçe-Türkçe derginin yayın yönetmenliğini yaptı. Yazılarından dolayı yargılanan Uzun, 8 ay tutuklu kaldıktan sonra sürgün yollarına düştü. Baskılardan dolayı sürgün gittiği İsveç'e yerleştikten sonra çalışmalarına devam eden Uzun, birçok dergide yazarlık yaptı. 
 
TARİHİ EDEBİYATA TAŞIDI
 
"Tû", “Mirina Kalekî Rind”, “Siya Evînê”, “Bîra Qedere” gibi birçok romanı anadilinde kaleme alan Uzun, eserlerinde Kürtlerin maruz kaldıkları baskıları, savaşı, sürgünü, buna karşı direnişlerini işler. Okuru kalemiyle bazen Dengbêj Biro'nun dilinden Bedirxan İsyanı'na taşıyan Uzun, kimi zaman da yitik bir aşkın gölgesinde soluklandırıyor. Yazarlığın yanı sıra bu alanda örgütlenme çalışması da yürüten Uzun, İsveç ve Dünya Gazeteciler Birliği, Uluslararası ve İsveç PEN Kulübü ve İsveç Yazarlar Birliği'nde faaliyetlerde bulunur ve Kürt PEN'in kuruluş çalışmalarında yer alır. Uzun 2001 yılında Türkiye Yayıncılar Birliği'nin verdiği Düşünce ve İfade Özgürlüğü Ödülü'ne layık görülür. 
 
ROMANINI YAZMADAN YAŞAMA VEDA ETTİ
 
2006 yılında mide kanseri teşhisi konulan Uzun, bir müddet Stockholm'daki Karolinska Enstitüsü Hastanesi'nde tedavi gördükten sonra Diyarbakır'a geldi. Uzun, "Ben buraya ölmek için değil, yaşamak için geldim” der. Hastalığı sürecinde bir romana çalışmasına başlayan Uzun, eserini tamamlayamadan hayata gözlerini yumdu.
 
İSMİ VERİLEN PARKTAN TABELA KALDIRILDI
 
Diyarbakır Yenişehir Belediyesi'ne atanana kayyum tarafından adının verildiği parktan isminin bulunduğu tabela kaldırıldı. Uzun’un kitabını temsil eden Kürtçe harflerin ve “Hilbe Agirî” marşının bir dörtlüğünün bulunduğu anıt da bu durumdan nasibini ele aldı. 
 
‘GEÇMİŞE VE GELECEĞE BAKAN BİR YAZAR’
 
Kürt şair ve yazar Selim Temo, Mehmed Uzun'u ve edebiyatını anlattı. Uzun'un geçmişe ve geleceğe bakan bir yazar olduğunu belirten Temo, “Tarihin karanlığına sürüklenmiş sesleri yeniden diriltti. Vatan hasretiyle sürgünlerde yapayalnız ölen Kürt aydınlarını alıp aramıza getirdi. Bu şekilde hem kendine hem de kendinden sonraki kuşaklara bir gelenek yarattı. Yazdığı yedi roman, Kürt tarihi ve siyasetinin yedi ayrı alanına ilişkin birer okuma ve yazma girişimidir. Bu anlamda Mehmed Uzun ‘kanon kuran’ bir yazardır diyebiliriz. Ama tam da yerel ve ulusal olanı çağdaş bir mercekle görüp dile getirmiş ve sürgünün evrensel yazarlarıyla da kan bağı kurmuşken seslerini geleceğe taşıdığı aydınların kaderini paylaştı. En verimli çağında aramızdan göçtü” dedi.
 
Uzun ile kısa, yoğun ve kardeşçe bir diyaloglarının olduğunu ifade eden Temo, konuşmasını şu şekilde sürdürdü: “Eleştiriye çok açık, içten ve çok duygusal bir insandı. Bazen roman kahramanlarını ‘öldürdüğünden’ bahsedip ağlardı. Kürt edebiyatı gibi dünya edebiyatını da çok iyi bilirdi. Mesela Erich Auerbach'ı yazacaktı en son. O kitabı yazarken hemen herkesin unuttuğu Boğos Levon Zekiyan'ın ‘Hümanizm Düşünsel İçlem ve Tarihsel Kökenler’ adlı kitabını deli gibi aradığını hatırlıyorum. En son 24 Ağustos 2007'de görüştük" diye anlattı. 
 
‘ÖLDÜĞÜ GÜN KALBİMİZ ÖLDÜ’
 
Temo, son olarak şunları söyledi: “Mehmed ağabey, sömürgecilerin kütüğümüze yazdıkları kaderi değiştirdi. Dilsel ulusal, kültürel bir direnişi harf harf, sözcük sözcük, cümle cümle ördü. Öldüğü gün, ‘kalbimiz öldü’ demiştim. Benim için aynı şey geçerli hâlâ. Kendimce onun emeği ve mirasını sahiplenmeye çalışıyorum. Çünkü bütün yazarlar onun mirasçısı sayılır.” 
 
MA / Sadiye Eser