İSTANBUL – “Nurê" isimli albümüyle müzik severlerle buluşan Ergîn Xelikan, "Müzik sonsuz bir deryadır. Kürt müziği de insana müthiş heyecan veren bir sürü rengin, makamın ve lezzetin bir arada olduğu heterojen bir yapıya sahip" dedi.
Sanatçı Ergîn Xelikan’ın “Nurê" adlı albümü Kom Müzik etiketiyle raflarda. Albümünde Kürt müzisyen Hesen Zîrek’in “Wek Qumirî” eserini yorumlayan Xelikan, ayrıca söz ve müziği kendisine ait olan parçalara da yer verdi. Xelikan, yeni albümü ve müzik yaşamını Mezopotamya Ajansı'na değerlendirdi.
Xelikan, Ailesinin uzun yıllar önce Adıyaman ve Urfa'dan siyasi ve nedenlerle göç ettiği Konya Kulu ilçesine bağlı Karacadağ köyünde 1979 yılında dünyaya gelir. Kendini “Konya’nın bozkırına göçmüş bir Orta Anadolu Kürdüyüm” diye tanıtan Xelikan, “Belki dağlarımız yok ama bizlerde ovanın esmer yürekli çocuklarıyız” dedi.
GÖÇ HİKAYESİ
250-300 yıla dayanan göç hikayesiyle Orta Anadolu'ya geldiklerini söyleyen Xelikan o hikayeyi şöyle anlattı: “Bu göç bazı yerlerde değişkenlik gösterse de 250, 300 yıllık bir maziye sahiptir. Orta Anadolu coğrafyasına göç etmiş olmamıza ve tüm etrafımızın farklı kültürden köylerle çevrili olmasına rağmen Orta Anadolu Kürdleri kendi kültür ve dillerini korumayı başarmışlardır. Bende üniversite yıllarına kadar köyümde yaşadım. Orada kendi kültürümle yetiştim ve yoğruldum. Bu benim için bir şanstı.” 1996’da Ankara Siyasi Bilgiler Fakültesi’ni kazanan Xelikan, Ankara'ya gitse de köyüyle bağı kopmaz hatta köyüne daha fazla anlam verir.
HAZIRLIK SÜRECİ AYRI BİR HEYECAN
Kendisini bildi bileli müziğe ilgili olan Xelikan kendisini profesyonel müziğe götüren süreci şöyle anlattı: “1997’de Koma Xelikan olarak ‘Rınde’ albümü ile sesimizi kendi çevremizde duyulmasını sağladık. 1999’da ‘Gulamome’, 2001 ‘Pele Zer’, 2004 ‘Nalin’ isimleriyle Koma Xelikan adıyla 4 albüm yaptık. 2010 ilk kez kendi ismimle ‘Berbang’ albümü ve şimdi de ‘Nurê' albümüm Kom müzik etiketiyle sizlerin beğenisine sunuldu." Her albüm çalışmasının lezzetinin ve heyecanın farklı olduğunu aktaran Xelikan, bu heyecanın kendisine güç ve motivasyon sağladığını belirtti.
‘MÜZİK SONSUZ BİR DERYADIR’
“Nurê”de kendisine ait parçalara da yer veren Xelikan, albümde olduğundan daha fazla bestesinin olduğunu söyleyerek, “Ancak, beni etkisi altında bırakan halk ezgileri ve besteler duyduğumda onları da repertuarıma dahil ediyorum. Albüm, titiz ve biraz uzunca bir repertuar çalışmasının sonucunda ortaya çıktı. Sadece kendi yörem ve bestelerimden değil, çok farklı coğrafyalardan ezgileri seslendirmek istedim. Müzik sonsuz bir deryadır. Hele ki Kürt müziği insana müthiş heyecan veren bir sürü rengin, makamın ve lezzetin bir arada olduğu heterojen bir yapıya sahip. Bunun tadını kendi çapımda çıkarmaya çalıştım. Kendime moral vermek için repertuarı biraz daha dinamik eserlerden oluşturmaya çalıştım” diye konuştu.
‘BU LEZZETİ BAŞKA YERDE BULAMIYORUM’
Anadiliyle büyüyen ve duygu dünyasının da bu dil etrafında şekillendiğini dile getiren Xelikan, Türkçe türkülerde Kürtçedeki tadı alamadığını söyleyerek, "Hikayesi olan her şey, herkes özeldir. Benimde bir hikayem var. Öncemle ve sonramla, yaşadığım kendi bireysel ve toplumsal acılarım mevcut, bunları ancak kendi ana dilinde ifade etmeye çalışırsan asıl duygusunu verebilirsin. Hayatımızda o kadar çok yamalar mevcut ki, aslı gibi durmayan popülist bir anlayışla hayatlarımızı farkında olmayarak tüketiyoruz. Ben kendi hikayemin kötülüğünü başkasının hikayesinin iyiliğine değişmem. Hani Kürtçe ‘Mastê te yê tirş, ji yê xelikê xweştire (Yoğurdun ekşi de olsa elalemin yoğurdundan daha tatlıdır)’ denir. Benimki de öyle bir şey. Sanatta olması gerekende budur. Çünkü ağaç kendi kökleri, gerçekliği üzerinden yetişir” diye ifade etti.
HESEN ZÎREK'TEN BİR EZGİ
Hesen Zîrek'in “Wek Qumirî” parçasına yer vermesine değinen Xelikan, şöyle devam etti: “Bazen öyle sesler vardır ki; her dinlediğiniz sizi o andan alıp başka bir yere götürür. Hesen Zirek de pek çok dengbêj ve üstadımız gibi her dinlediğimde müthiş etkisinde kalıyorum. Albümünde farklı coğrafyalardan şarkıların olmasını istedim. Bu fikirden sonra üstadı düşünmem zor olmadı. En büyük zorluğum buna cesaretimi toplayıp bu tarzdaki üstatların eserlerini yorumlamaktı. Kendi eserlerin ya da yöre ezgilerinde, kendi derlemelerinde daha rahat oluyorsun. Ama bu tarz eserler her zaman için risklidir. Ben insanlar beğenmeseler de belki hakkını veremesem bile iyi niyetimin farkında olup anlayış gösterirler anlayışla davrandım.”
TEŞFİK ETMEK ÖNEMLİ
Hesen Zîrek’in derin bir sese sahip olduğunu sözlerine ekleyen Xelikan, “Tahsin Taha, Eyaz Yusuf ve birçokları gibi Hesen Zîrek’in de duygusu bambaşkadır. Ama maalesef kültürümüz o kadar sahipsiz kalmış ki bize ait birçok Kürt ezgiler bu eserleri yaratan üstatların isimleri bile zikredilmeyerek farklı dillere çevrilmiş. Bizler kendimize sahip çıkmazsak kimse bize sahip çıkmaz. Kendi değerlerimizi koruyup ardına düşmek lazım. Kültürünün ki hazıra konmaca kısır kültürler senin yarattıklarını kendilerine mal edemesinler. Bu yaklaşımdan hareketle Mezopotamya Kültür Merkezi'nden arkadaşların 4 - 5 albümlük seri halinde albüm çalışmaları olmuştu. Kürtçeden çalınmış Türkçeymiş gibi okunan ezgilerin toplandığı çok anlamlı bir (Şahiye Stranan )projeydi. İnsan kendi dilini kültürünü korumak zorundadır. Yüzyıllardan bu yana süregelmiş bu ezgilerimizi şu anki jenerasyona sunmak, kendi anadillerine özendirmek, konuşmaya, şarkı söyletmeye, kendi kültüründen eserler dinletmeye teşvik etmek herkesin kendi çapında yerine getirmesi gereken görevlerdendir” diye ifade etti.
MA / Sadiye Eser