İSTANBUL- Cumhurbaşkanlığı’na bağlı Kültür ve Sanat Politikaları Kurulu’nun “AKP’nin yağdanlığı” ve TÜSAK’ın bir ürünü olduğunu belirten tiyatro sanatçısı Orhan Aydın, “Bu kurulun sürdürülebilir bir yanı yoktur, kendinden çökecektir” dedi.
Cumhurbaşkanlığı bünyesinde “Bilim, Teknoloji ve Yenilik Politikaları, Eğitim ve Öğretim Politikaları, Ekonomi Politikaları, Güvenlik ve Dış Politikalar, Hukuk Politikaları, Kültür ve Sanat Politikaları, Sağlık ve Gıda Politikaları, Sosyal Politikalar ve Yerel Yönetim Politikaları Kurulları” 10 Temmuz 2018'de kuruldu. Resmi Gazete'de yayımlanan Cumhurbaşkanı kararıyla 9 ayrı kurula 76 isim atandı. İsimler geçtiğimiz hafta açıklandı. Hülya Koçyiğit, Orhan Gencebay, Murat Bardakçı gibi isimlerin yer aldığı Kültür ve Sanat Politikaları Kurulu’nun bileşimi en çok tartışma yaratan başlıklardan birisi olarak gündeme geldi.
Kültür ve Sanat Politikalar Kurulu’nun bugüne kadar yaptıklarını ve işlevini Tiyatro Sanatçısı Orhan Aydın değerlendirdi.
‘YENİ TÜRKİYE’ SLOGANI
Her şeyin ele geçirildiği bir süreçten geçildiğini belirten Aydın, “24 Haziran seçimlerinden bugüne kadar ülkeye dayatılan başkanlık sistemi ‘Yeni Türkiye' sloganıyla ortaya çıktı. Ve bu sistemin bütün hayatı evirip çevirdiğini 93 yıllık cumhuriyeti kurum ve kuruluşlarını işgal etmesiyle görüyoruz. Bunu yalnız bu ülkede gerçeğin peşinden koşan bizler dillendirmiyoruz. Dünya insanlığı da aynı şeyleri düşünüyor. ‘Yeni Türkiye’nin ele geçiremediği tek şey kültür ve sanat alanlarının durumu. Bu zemine yığılıp onlarca kez müdahale etmesine rağmen kendisine tapınan ve biat eden bir anlayış oluşturamadı. O biat kültürünün peşinden koşan adlarına 'sanatçı' dedikleri bir takım insanların ise bu coğrafyada gerçekten sanat adına ne ürettiği hep sorgulanmıştır. Bunu biliyoruz. İsim isim söylemek gerekmiyor bu insanları. Çünkü kamuoyu bu insanların kim olduğunu biliyor” dedi.
‘BU KURUL TÜSAK’IN ÜRÜNÜDÜR’
Kültür ve Sanat Politikalar Kurulu’nun, 2010 yılından bu yana aynı anlayışın dayattığı Türk Sanat Kurumu (TÜSAK) adlı yasa tasarısının ürünü olduğuna dikkat çeken Aydın, “TÜSAK 11 kişilik bir üst kültür ve sanat kurulundan bahseder. Sanat alanlarını tamamına bu 11 kişinin karar verdiği bir yönetim biçimini anlatır. O süreçte kültür ve sanat insanlarını tamamı, örgütlenmiş yapılarla birlikte bir araya geldik. TÜSAK’ın bir tuzak olduğunu söyleyerek, onu tarihin bir çöplüğüne süpürdük. Ama gericilik bu anlamda geri durmadı. Şu ya da bu biçimde bir gün karşımıza çıkıp bunu dayatacaklarını biliyorduk. İşte o gün bugün oldu” diye belirtti.
‘DÜNYANIN HİÇBİR YERİNDE YOK’
“Oluşturulan kurulun neye hizmet edeceği de TÜSAK denilen yasa tasarısının içerisinde gizli” diyen Aydın, şöyle devam etti: “Bu operadan baleye, senfoniden tiyatroya, sinemaya, edebiyata ve heykelden müziğe varana kadar ne yapılması, ne üretilmesi gerektiği üzerine karar verecek bir kurul. TÜSAK’ın öngördüğü de zaten buydu. Ancak insanlık tarihinde dünyanın hiçbir yerinde böyle bir durum görülmemiştir. Bunu bir köşeye koyalım. Oluşturulan kurulun yetersizliği ortadadır. İçerisinde yer alan isimlerin hiçbiri kendi alanında bu halk ve dünya insanlığı için ürettikleriyle anılmaz. Bireye, ürettiklerine ve hayata nasıl baktıklarına karar vererek bir sanatçı kimliklerinin olmadığını görebiliyoruz.”
‘KUKLALAR BİRLEŞİMİ ÇÖKECEKTİR’
Bu kurulun “AKP’nin bir yağdanlığı” olduğu vurgusunu yapan Aydın, “Ülke ekonomik çöküntü içindeyken, tepeden tırnağa bütün üretim ilişkileri durmuşken, iç ve dış borç tavan yapmışken, ülkeyi yönetenler krizden kurtulmanın yollarını söylemeye çalışıyor. Ve ‘kriz yok’ yalanını büyütüyor. Böyle bir dönemde ayda 12 bin TL verip 11 kişilik bir kurul oluştu. Ki bunlar içerisinde sadece Kültür ve Sanat Politikalar Kurulu yok. Başka politik kurullar da var. Bunların maliyeti hesaplanmalıdır. Nazım Hikmetler, Orhan Kemaller ve Melih Cevdet Andaylar gibi yüzlerce aydınlanmacı yaratıcının coğrafyasında kültür ve sanat alanında yetersizlerden oluşan böyle bir kurulun ne yapacağı da belirsizdir. Burada sürdürülebilir bir durum yoktur. Yapılmak istenen, açık biçimiyle kültür ve sanat alanına müdahale etmektir. Meydanın boş olduğunu sanıyorlar. Yanılıyorlar. Hiçbir aydınlanmacı, eşitlik, özgürlük ve kardeşlik için sanat üreten bir yaratıcının meydanı boş bırakacağını sanmıyorum. Dolayısıyla bu kuklalar birleşimi kendinden çökecektir” ifadelerini kullandı.
MA / Servet Karaduman