Şükrü Erbaş: Yazmak insanı anlama çabasıdır

img
DİYARBAKIR - Diyarbakır Kitap Fuarı'nda okurlarıyla buluşan şair Şükrü Erbaş, yazmanın özü itibariyle insanı anlama çabası olduğunu belirterek, "Başta şairin kendisi olmak üzere insanı bilmenin hapishanesinden kurtaran onu geleceğin düşüne kavuşturan bir serüvendir yazmak. Bir duygu yaratma işidir" dedi. 
 
Diyarbakır 6’ncı Kitap Fuarı kapsamında şair Şükrü Erbaş, okurlarıyla bir araya geldi. Erbaş, ilk olarak Elma Yayınları tarafından düzenlenen imza etkinliğinde kendi kitaplarını imzaladı. Şair ardından Aryen Yayıncılık tarafından yazarları cezaevinde olan kitapları okurlar için imzaladı. Şair Şükrü Erbaş arından da TÜYAP tarafından düzenlenen “Otların Uğultusu Altında" isimli söyleşiye katıldı. Yazma ve şiir anlayışına ilişkin bir sunum yapan Erbaş, eski ve henüz yayımlanmamış şiirlerinden dizeler de okudu. 
 
Edebiyatla ilgilenen insanların genç yaşta bu işe başladıklarını ve genellikle ilk duraklarının da şiir olduğunu söyleyen Erbaş, "Edebiyat, resim, müzik yapan herkes aslında; yalnızlığı kalabalığa, kalabalığı yalnızlığa, acıyı umuda, hayali gerçeğe, gerçeği hatıraya çevirir. Bu yaşama sinerjisindir, birer yaşama büyücüsüdür, birer hece güzelliğidir. Edebiyatla, romanla uğraşanlar genelde çok genç yaşta başlıyor. Genellikle de ilk uğrak yeri şiir oluyor. Şiirin yapısından kaynaklı herhalde böyle. Bu yazıyorsa ben de yazabilirim diyor. Herkes yazabilir. Pablo Neruda'da başka bir bağlamda söylüyor; 'Bir gün herkes şair olacak.' Yani hepimiz şairiz bunu dillendirme konusunda, yazıya geçirme konusunda sıkıntılarımız olabilir. Yazılanlarda bulduklarımız; içimizde, aklımızda, kalbimizde olanlardır. Bazen bunu yazamıyor ve bunu bazen ben ya da başka bir arkadaşımız yazıyor" dedi.  
 
'YAZDIKLARIMDAN BİR TAT, HAZ ALIYORSANIZ O SİZİNDİR'
 
Okurun okuduğu metinlerde birçok kez kendisinden izler gördüğünü kimi zaman da iyi okurun da metni okurken yazar ile birlikte yeniden yazdığına işaret eden Erbaş şöyle devam etti: "Okuduğunuz şiirlerde kendinizi buluyorsanız aslında sizin içinizde kalmış ve yazıya geçmiş metinlerdir. O acıların, sıkıntıların, sizin dillendiremediğiniz anlam karmaşasının yazıya dökülmüş halidir. Benim yazdıklarımda bulduklarınız sadece benim hayatımla ilgili bir şeyler değil, sizin hayatınız, duygularınızla ilgili olan şeylerdir. Çünkü ben sanat yapan hiçbir kimsenin yalnız ve yalnız kendi hayallerini yazdığını düşünmüyorum. Belki başlarken böyledir ama başladıktan kısa bir süre sonra yavaş yavaş sizin 'Beniniz' içinde yaşadığımız dünyanın, toplumun ruhunun içinde çalkalanan bir bellek oluşur. Bir süre sonra zaten sadece sizi yaşayamazsınız. Benim yazdıklarım sadece benim hayatım, bende acıya dönüşen her şey, ötekinin yaşadığı şey aslında bir müddet sonra toplumsal belleğe dönüşür. O yüzden siz benim yazdıklarımdan bir tat, haz alıyorsanız o sizindir. Ben hatta şöyle yorumluyorum; iyi bir okuma o metni aslında yazarla birlikte yeniden yazmaktır. Dostoyevski ile Karamozov Kardeşler'in içine girmişsek onunla birlikte o kitabı yeniden yazıyoruz. Ya da Kafka, Yaşar Kemal, herkimse. İyi bir müzik dinleyicisiysek o müziği yeniden yazıyoruz, söylüyoruz. Biz söylüyoruz. Sesimizin iyi, kötü çirkin olmasının dışında benim anlatmaya çalıştığım." 
 
'YAZMAK DUYGU YARATMA İŞİDİR'
 
Yazmanın özü itibariyle insanı anlama çabası olduğunu dile getiren Erbaş, "Başlangıçta bir meselede yazmak insanı anlama arayışı, anlama çabasıdır. Olmuş bir sözcüğü çözme çabasıdır. Başta şairin kendisi olmak üzere insanı bilmenin hapishanesinden kurtaran onu geleceğin düşüne kavuşturan bir serüvendir yazmak. Bir duygu yaratma işidir. Ya da boğazımızda düğümlenen bir şeyde bir gerçeklik, bir karşılık yaratmaktır. Biz kendimizi bilme de değil her şeyi derinlikli yazarak biliriz. Öteki bilmeler hayatı kolaylaştırmak içindir ama yazarak bildiklerimiz hayatı zorlaştırmak pahasına da olsa bir bilgidir. Kalbin bilgisidir, zamanın bilgisidir, aşkın bilgisidir. Bireyin bilgisi, mutsuzluğun, ölümün bilgisidir"  diye ifade etti. 
Söyleşi, soru ve cevap bölümüyle sona erdi.